TUNUS
Bölüm:3
Kartaca, Sidi Bu Said
Kartaca(Tunuslular Kartaj diyor)
11. yüzyıl Arap
coğrafyacı ve tarihçisi El Bekri "Kartacayı ziyaret eden bir kişi her gün
başka bir keşifte bulunur" buyurmuş.
Eski, ep eski
bir Fenike şehri, masallar ve öykülerin kahramanı Kartaca;Afrikanın bu ucu,
Sicilya adasına yakınlığıyla gemiciler ve ticaret erbabı için önemli bir nokta
olmuş. İyi ki de öyle olmuş yoksa Kartaca efsanesi diye bir şey olmayacak,
Tunusa gidince orayı görebilmek için paralanmayacak, dönünce ben Kartacayı
gördüm diye böbürlenemeyecektim. Kartaca oldukça büyük ve kalıntıların bölgeye
dağılmış bir arkeolojik park. Sanki gidince işte şu gördüğünüz yer Kartaca
denecekmiş gibi geliyor insana ama öyle değil. Bir çeşit antik metropol. Kentin
kuruluşuna dair bir söylenceyi Ödülden duydum. Kendi kafamdaki şekliyle öykü
şöyle: Denizden gelen çok güzel ve zeki bir kadın bu günkü Kartaca civarını
satın almak istemiş. O günlerde oraların patronu kim idiyse “Olmaz, satamam”
diye gürlemiş. Kadın orada duran bir ineği göstererek; “Şu ineğin postunun
sınırladığı kadar yer veremez misin?”deyince adam çok gülmüş."Kadın kısmının
aklı bu kadar işte. Bir inek postu kadarmış. Peh! Verelim şu akılsız kadına
inek postu kadar yer sussun” deyip "E peki madem" demiş. Kadın ineğin
postunu yüzdürüp incecik şeritler haline getirmiş. Şerit o kadar ince o kadar
inceymiş ki sanırsınız ipek ibrişim. Kahramanımız elde edilen şeriti ip gibi
kullanarak kocaman bir bölgeyi çevrelemiş. Adamlar tüüü biz ne ettik
böyle, söz verdik artık dönemeyiz geri yoksa çok ayıp olur.
Sözümüzden nasıl döneriz demişler veee böylece bizim güzel ve zeki hemcinsimiz
Kartacayı kuruvermiş. Artık kerevete kim çıkarsa çıksın..
Her şeyin olduğu gibi milattan önce 814 yılında kurulan Kartacanın sonuna Doğu Cermen ırkından Vandallar nokta koymuş. Kavimler göçü sırasında, 5. yüzyılda yıkılan Kartacanın yerine kendi krallıklarını kurmuşlar.
Her şeyin olduğu gibi milattan önce 814 yılında kurulan Kartacanın sonuna Doğu Cermen ırkından Vandallar nokta koymuş. Kavimler göçü sırasında, 5. yüzyılda yıkılan Kartacanın yerine kendi krallıklarını kurmuşlar.
İşte Kartacanın Unesco hazinesi olduğu duyurusu ile
biletimiz yanyana. Biletimize iyi davranalım o bize daha çok lazım. Kartacada
her yere tek biletle giriliyor. Bilet bedeli on dinar. Her gittiğiniz yerde;Hamamda,
Byrsada, Roma köyünde, Amfitiyatroda bilete damga basıyor ve içeri buyur
ediyorlar.Tunuslu ya da Tunusta yaşayan yabancıysanız müzeler ve ören yerleri
her ayın ilk pazarı, tatiller, 18 Nisan ve 18 Mayısta size ücretsiz.
Girişi botanik bahçesini andırırcasına yeşil arkeolojik park aslında deniz kıyısında.
145 yılı yapımı Roma hamamı dünyada Caracalla ve Diokletyan (Buraların
nerede olduğunu bilmiyorum. Kartaca broşüründe yazıyordu.)hamamlarından sonra
üçüncü büyükmüş.
Hamamın ilgi odağının bu sütunlar olduğunu söyleyebilirim. İki farklı açıdan çektiğim fotoğraflardan sağda olanında görülen onarımda/restorasyonda kullanılan tahta kalıp izlerine dikkat!
İmparator Hadrian zamanında yapımına başlanan hamam Antonyus döneminde
tamamlanan hamam su kanalları, kubbeleri, sütunları ve denize nazır konumu ile gerçekten
çok büyük ve güzel. Çok büyük ve belirgin olmasalar da mozaiklerin
üzerinde yürünebiliyor olmasını yadırgadım. Meğer bu hiç bir şeymiş Bardo
müzesinin koridor kaplamalarını görünce pes dedim. Satış mağazasından ne işe yarayacağını bilmediğim Antonius betimlemeli bir sürahi aldım. Her gezdiğimiz yerde zamanı oldukça cimri kullanmaya çalışıyoruz. Yol
üzerindeki amfi tiyatronun ve devlet başkanının evinin önünden geçip Roma köyü
kalıntısını ziyaret ettik.
Zamanınız darsa her ne kadar Kartaca ahalisinin yaşam koşulları
hakkında fikir sahibi olup ev planını görebileceğiniz bir yer olması ilgi
çekici olsa da burayı rahatlıkla atlayabilirsiniz.
Bu yerleşim kalıntısında gördüğümüz uzun tünelin içinde sergilenmeyi bekleyen, sağlı sollu sıralanmış mozaikleri gördükten sonra hemen önündeki duvarın üzerinde sakince
oturan amca bize kim bilir hangi köprü altında yaptırdığı kapkara paraları antik eser diye satmaya çalıştı. Allahtan ısrarcı değildi.
Tepelere Byrsa’ya(Bursa gibi di mi?) tırmandık. Denizden Byrsa tepelerine doğru görülen alan, Hannibal dönemi yerleşim bölgesi. 2. yüzyılda yapılmış yaşam alanının özellikleri bu günkü Tunus yerleşiminden hiç farklı değil. Kartaca müzesinde tarihi bulguları dayanak alan günümüz sanatçılarının fırçasından Byrsa mahalle ve evleri, geleneksel Tunus evlerinde olduğu gibi yüksek duvarlarla çevrili balkonumsu açıklıklarıyla resmedilmiş.
Tunus evlerinin islamiyetle ilişkilendirmeye çalıştığım kapalı balkon sistemi muhtemelen sıcaktan, gece-gündüz ısı farklarından korunmak ve güvenlik için. Esasen bilmiyorum. Bunlar benim bilinçsizce kendi kendime yaptığım yorumlar.
Byrsa tepelerinden harika bir başkent Tunis panoraması ile iç içe iki lagün görünümündeki Fenike limanı manzarası görünüyor.
İçinde pek zengin olmayan bir müze bulunan arkeolojik parkta, bu yüksekliğe su çıktığının işareti kanallar görmeyi ummuyordum. Şaşırdım doğrusu ve suyu buraya nasıl çıkardıklarını bilemedim. Müzede etnografik eserler, çeşitli buluntulardan oluşmuş minik bir köşe, fotoğraflar ve Antonyus'un heykeli sergileniyor. Sergilenen eserler ve müzecilik bakımından pek zayıf bir müze olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Parktan çıkınca giriş kapısına ulaşılan Akropolyum kilisesi tam bir Endülüslü. Cemaati olmayan kilise müzede eski fotoğraflardan derlenen küçük bir sergi vardı.
Giriş bileti beş dinar. Kapıdaki çocuklarla biraz sohbet edince Ziyadan ücret almadılar. İkimiz tek biletle kiliseyi görmüş olduk. Antonyusun heykelini; turistik amaçla, zeminin altına çehresi ve bedeninin ön yüzü aynadan görülecek şekilde yerleştirmişler.
Kilisenin içinin yamuk yumuk çektiğim genel görünüşü ve duvar resimlerinden bir ayrıntı.
Ziyanın Cirat-6'nın kapanış töreni nedeniyle otele dönmesi gerekti. Yasmin Hamamet'e geri dönüp bir kaç saat sonra tekrar bu bölgeye geldik. Sidi Bu Said'e gitmeden önce antik dönemlerden günümüze kalan Fenike limanını yakından görmek istedik. Küçük Fenike(Punic) limanının muhteşem bir görünüşü var. Etrafına akıl edip kafe falan doldurmamışlar öööyylece bakınıp sağa sola dolaşıp ayrıldık.
Sidi Bu Said
Sidi Bu Said çok güzelmiş dediler. Kimler demişse doğru demiş. Daracık ve sevimli sokakları, bembeyaz evleri, mavi pencere ve kapıları, insana yaşama isteği veren cana can katan atmosferi ile gönlümüzü çaldı. Tunusa gidip buraya uğramamak olmaz. O derece.
Fotoğraf tutkunları için açıkhava stüdyosunun ana caddesinden yokuş yukarı çıkarken solda Tunuslu bir ailenin müze yaptığı evine giriyoruz.
Burası bizim Kastamonu evi, Safranbolu evi, Manisa evi gibi yerel halkın yaşamını tanıtan evlerden biri. Endülüs tarzı evin içinde balmumu heykellerle canlandırma, bir kitaplık odası, geleneksel usulde kuş kafesleri, iç kısımda bahçeli alan(bizdeki hayat gibi)çeşitli ev eşyaları, müze dükkanı ve oturup size ikram ettikleri ünlü Tunus naneli çayınızı içebileceğiniz sedirli köşe gibi ilgi çekici alanlar düzenlenmiş. En üst kata çıktığınızda ise harika bir manzara. Her dilden tanıtım kağıdının Türkçe olanını çıkarken kapıdaki kutuya bırakma koşuluyla verdiler bize. Ay yok yok herkesten geri istiyorlar sadece bizden değil. Giriş 3.5 Dinar.
Sidi Bu Said'in set şeklinde lebi derya kafelerine giremedik ama Bombalini tatlısından yedik. Şimdi yazarken bile canım istedi. Pişiye benzeyen, yağda kızartılmış, pamuk gibi yumuşacıkkk ve toz şekere bulanmış bir tatlı. Offf off olsa da yesek.
Hava karardı kararıyor. Mahalle arasındaki bir camiye girip içini göreyim dedim. Diğerleri gibi bu da kilitliydi.
Artık gün indi ve bir caminin minareleri ışığa belendi.
Çok şükür açıldı biri girip bakayım bir iki fotoğraf çekerim dedim. Yok olmaz.! Turistik değilse camiye girip fotoğraf çekmeye izin yokmuş. Allaaam yarebbimm!! Burada camiler kadınlara kapalı mı ne? Hamamette bir caminin içini penceresinden görmüştüm. Hiç bir süs yoktu. Genellikle süssüz olurlarmış.
Dönüş yolumuz üzerinde çok şirin bir kasabadayız; Marsa. Akdenizin kuzeyindeki kasabalardan hiç bir farkı yok.
Marsa'dan ayrılmadan Jemelle birlikte kahve ve çayımızı içip akşam sohbeti yaptık. Buradan yazayım; Jemel süper bir yol arkadaşı ve sürücü. Tunusa gidecek olursanız ondan başkasıyla dolaşmayın derim.
Yarın son gün.
Dördüncü bölüm:
http://taksepetikoluna.blogspot.com.tr/2014/11/tunus-bolum4-baskent-tunis-ve-donus.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder