METROPOLİTAN MÜZESİ
Metropolitan
Museum of Art, New York programında baş köşeyi tutan görülmezse New York’a
gidilmiş sayılamayacaklardan bir müze.
Çok büyük. Öyle böyle değil. Azameti anlatabilmek için ana giriş ve
ilk kata çıkış merdivenlerinin fotoğrafları yeterlidir.
Dünyanın
her köşesinden, her uygarlıktan eserler toplamışlar. Olmazsa ayıp olur diye bir
Amerika bölümü var. Anadolu, Sasani, İran, Asya, Mezopotamya,Mısır, Afrika,
Okyanusya, Yunan ve başka bir çok uygarlığın seçme örnekleri sergileniyor.
İran, muhtemelen Nişabur yapımı bu kase en çok dikkatimi çekenlerden biri. Üzerinde Arap harfleriyle "İşi başlamadan planlamak pişmalıktan korur" yazılıymış.
Üzerine Coca Cola logosu boyanmış, Çin ve batı ilişkilerindeki provokasyona dikkat çeken çalışma..
Ortaçağ sanatının, Avrupa heykel ve resim sanatının ve modern sanatın gözde
eserleri burada görücüye çıkmış.
Resimlerin sergilendikleri salonlarda şovalelerini
kurmuş kopya resim yapan ressamlar müzenin sanırım en dikkat çekici
etkinliğiydi.
Salonlardan birine Koç ailesi sponsor olmuş. Salonun tepesinde
KOÇ FAMILY GALLERIES yazıyor.
Halepten getirilen ve müzeye bağış yapılan kabul salonu,
halılar, kilimler,
Niye saymaya başladığımı hiç anlamadım. Sayamayacağım kadar çok obje, eşya, uygarlık kalıntıları salonları doldurmuş.
Londra British ve Berlin Yeni müzede gördüğüm çok
sayıda ve haşmetli eserlerin benzerlerini burada da görüyoruz.
Yerlerinden söküp taşımışlar. Başka kim bilir nerelerde neler var.
Çala çala bitirememişler.
Olanakları olsa piramitleri de sökeceklermiş. Müzede görülecek o kadar çok salon
ve eser var ki hepsini hakkıyla görebilmek için bir tam gün yetmeyebilir. Girişte
birkaç değişik temayla hazırlanmış müze planlarından edindik. Karışık gibi
görünse de en çok aile için hazırlanmış olanını kullandık.
İçinde her salonda nelerin
sergilendiği figürlerle anlatılmış. Önceden hangi tür eserleri görmek
istediğimizi işaretleyip gireceğimiz salonları ona göre belirledik. Belirledik
te ne oldu. Ziya her salona girmek istedi. Feci yorulduk. Sırt çantamı
vestiyere bırakmamıştım. En baştan “sıra var amaaaan ne beklicem” dediğim
için pişman oldum. Gerçekten ağır gelmeye başlayınca, geri dönüp bıraktım. Müzenin
en alt katında acıkanlar için oldukça büyük ve kalabalık bir restoran var. Anmalıklar
için müze dükkanına girdik. Çeşit bolluğu ve pahalılıktan gözümüz korktu,
hiçbir şey almadık. Buradan alışveriş yapmadığına
pişman olanlar için Rockefeller merkezinde bir şube var.
Merakınızı gidereyim.
Oradan da bir şey almadık. Aynı yerde MOMA’nın dükkanının da şubesi var.
Müzeye
gidiş çok kolay. Central park kenarından Harlem yönüne doğru beşinci cadde
boyunca ya da park içinden yürümenin keyfine vararak müzenin ana giriş kapısına
ulaşmak Times meydanından yirmi dakika kadar.
Parka bitişik ve kocaman olduğu
için müzeyi kaçırma derdiniz yok.
Zaten
müze merdivenleri yorgun ziyaretçilerle, önü seyyar yiyecekcilerle etkin bir şekilde
kullanıldığı için ızgara kokuları sizi orada duraklatacak. Dalgın yürüseniz
bile müzeye geldiğinizde uyanırsınız.
Gezimiz
boyunca kullandığımız, kendini amorti edemeyen New York pass kullanarak girdik.
Giriş bedeli 17 dolardı sanırım. (Bizim gibi NY PASS alma gafletinde bulunup
kazık yemeyin.) Müze hergün sabah saat 10.00 da açılıyor, Cuma-Cumartesi akşam saat
21:00, diğer günler saat 17:30’a kadar ve haftanın yedi günü açık. Şükran günü,
25 Aralık,1 Ocak ve Mayısın ilk pazartesi günü kapalı.
İyi
gezmeler.
Metropolitan müze hiç aklıma gelmedi benim. Dolayısıyla sayende gezmiş oldum. Hem de yorulmadan. Amerika nın geçmişi kaç yüzyıl ama yine de gez gez bitmiyor.
YanıtlaSilMualla
Gezdim gördüm daha da görmek isterim Ayşecim.Teşekkürler
YanıtlaSil