1 Eylül 2013 Pazar

ORDAN BURDAN-2
Yeşilçam Rüyası
Çorlu Kent Konseyi işini ciddiye alan, sorumluluk bilinci yüksek kişilerin çalışmalarıyla göz dolduruyor. Bu nedenle 31 Ağustos 2013 günü Orion'da ki davete icabet etmemek olmazdı.  
Açılış tam da nostaljik sinema ortamına uygun olarak hazırlanmış.
Simitçi, gazozcu, baloncu, bilet kesen amca gibi unsurlar göz ardı edilmemiş.



Biletlerimiz elimizde salondaki yerimizi almak üzereyken bir de ne görelim. Sinemaya yıllarını vermiş sanatçılarımızdan Menderes Samancılar da davetliler arasında. 



Sinemanın bir başka emektarı da Çorlu'daki sinemalarda 60 yıl çalışmış olan bu makine..

Çorlu Kent Konseyi çok iyi işler çıkarıyor.  


Mehtap Petek Hanım'a emekleri için çok teşekkürler.
Afişlerin çoğu Cem bey'in koleksiyonundan.

Bol bol fotoğraf çektik ve çektirdik.




    


Günümüzden farklı olarak 70 li ve 80 li yıllarda afişlerde oyuncu isimleri ağırlıkta.

Günümüz afişlerinden örnekler. 


                                               

En çok beğendiğim afiş.

Ayrılırken eskiden yazlık sinema kapılarına kopuk kopuk atılan ve çocukluk merakıyla topladığımız film şeritlerinden bir parça aldım.
 ..Ve bir de serginin afişini.
Emek veren diğer herkese teşekkürler.




EVİM SIRTIMDA
GEZERİM ORDA BURDA
GÖKÇETEPE ÇADIR KAMPI
Gökçetepe kamp alanından Esra'nın söylemesiyle haberdar oldum. 
Ertesi gün(28 Ağustos 2013) hemen yola çıktık. 
Kampçının bagajı yerleşiyor.

Nasılsa konuşmada adı geçtiği için Erikli'de olduğunu zannetmişim. İyi oldu vesile ile Erikli aradan çıktı. Kumsalı ve denizi güzel görünüyordu ama yerleşim bölgesi toz toprak içinde, yollar köy yolu gibiydi. Bir evin duvarında: Yavaş geçin toz oluyor yazısını gördüm. Çöpler her yerde yığın yığın. Orada yaşayan, tatil yapan, yazlık yaşam sürdürenlere kolaylıklar diliyorum. Umarım en kısa zamanda sorunları çözülür.
Yol boyunca ve geçtiğimiz yerleşimler, hatta tarlalarda bile çöp yığınları vardı. Bu da temizlik ve su ihtiyacı için yapılmış olan çeşme başından çöp manzarası(!)
Erikli sahili

 Erikli'yi geçip iç kısımlara doğru ilerleyip tepeye çıktığınızda gördüğünüz manzara çok güzel. 
Çocuklarımızın süt kardeş ve süt anneleri..
Hala görünmedi derken Gökçetepe'nin buralarda olmadığını anlamamız uzun sürmedi. Esra'yı arayıp adres sorduk.
Aynı yoldan geri dönüp tekrar ana yola çıktık. Gelibolu yönüne dönüp Keşan'a yaklaşık olarak 10 km mesafede, sağda, yol kenarındaki beyaz köy tabelalarını bulup sağa kıvrıldık. Tabelada yazan 20 km gözünüzü korkutmasın. Her nasılsa yol çabucak bitiyor. İlk olarak Çamlıca köyünden geçiliyor. Yeşillikler içinde mis gibi çam havası alarak devam ediyoruz. İki yol ağzındaki bu tabeladan sağa dönüyoruz.
Burada doğa henüz tam katledilmediyse de ilk adımlar atılmış, yazlık denen evlerden oluşmuş bir kaç site yapılmış.
İşte kampın içinde bulunduğu parkın girişi.
Araç için bir kereliğine olmak üzere 15, çadırımızla konaklamak için bir gecelik 25 lira ödedik. Çadırı olmayanları 40 lira karşılığı içinde yatağı olan çadırlar hazır bekliyor.
Burası Saros körfezinde, Ege'nin tertemiz köşelerinden biri. Her yer çamlarla kaplı ve havası mis gibi.
Bizi karşılayan kumsal
Emektar çadırımızı kuruyoruz.

Akvaryum mu deniz mi belli değil. Deniz tertemiz. Motorlu tekne yok, mazot kokusu yok, herhangi bir deniz aracının çarpması gibi korku yok. En çok korktuğum jet ski yok. Tamamen güvende yüzüyorsunuz.
Bize eşlik eden izmaritler. Plajda bunlardan epeyce var. Etrafımı temizledim ama nereye kadar. Kampçıların dikkatli olmak ve doğayı korumak, kamp işletmesinin de tedbir almak gibi görevleri olmalı ama nerdeee?
Akşam yemeği için tedariğimiz yok. Nasıl kampçıysak yanımıza yiyecek hiç bir şey almamışız. Gelibolu'ya gidip balık yemek istiyoruz ama yakın sayılmaz. Keşan'da yemeyi tercih ediyoruz. Kahvaltı için de bir şeyler alıp kampımıza döndük.
Kavruk çam kokuları arasındaki kampımızın huzuru fotoğrafa bile yansımış.
Ağaçların çoğu hastalanmış. Orman bakanlığının elinde bir bölge olmasına rağmen ağaçlara tedavi uygulanmamış.
Biraz nostalji yapalım, beş taş oynayalım.
Kamp işletmecisinin bizim için demlediği çay. Biraz pahalı olduğunu söyleyeyim. Kantinde ekmek, su ve atıştırmalıkların yanında balık, melemen gibi yiyecekler de yapıyorlarmış. Kampın içinde olduğu milli parkın dışında salaş restoranlar, küçük bir bakkal ve yüz metre kadar yürüyüş mesafesinde bir başka plaj var. Üşenmezseniz oraya gidip kahvaltı yapmanız mümkün.
Sol alt köşede görülen, kampta konuşlanmış dalış okulunun epeyce öğrencisi oluyormuş.
 Kampçıların otomobillerini çadır alanına park etmeleri, ayrıca bir park alanının işaret edilmeyişi, duştan tatlı-tuzlu karışık su akması, bulaşık ve çamaşır yıkama bölümlerinin olmayışı gibi sorunlar nedeniyle uzun kalınamayacağını düşünüyorum. Kısa süreli kamp yapacaksanız süper aksi halde ek önlemler almanız gerekebilir.

Çamlar altındaki kampımızdan kozalak fotoğrafı koymadan olmaz değil mi?
İstemeyerek de olsa toplandık, Tekirdağ yolu üzerindeki Umurbey Şarap Fabrikası'ndan şaraplarımızı alıp evimize ulaştık.
Gökçetepe'ye en kısa sürede yeniden gitmek ve pırıl pırıl sularında yüzmek için sabırsızlanıyorum.