30 Eylül 2014 Salı

 MAGGİORE GÖLÜNDE ÜÇ ADA;
PESCATORİ, BELLA VE MADRE 
Mine Kayam
Yağmurlu günler ya da beklenmedik yağmurlar bizi plansız olmaya alıştırdı. Hafta sonu geldiğinde sabah kalkıyoruz hemen havaya bakıp ne yapacağımıza karar veriyoruz. Yine böyle bir Pazar günü yağmur beklerken güneşi görünce hemen açık hava gezisi düşünmeye başlamıştık ki arkadaşlardan gelen “Adalara gidiyoruz bize katılır mısınız?” teklifine kelimenin tam anlamıyla atladık.
Adalar dediğimiz yer artık ‘bizim göl’ dediğimiz Maggiore gölünde üç tane ada; Pescatori, Bella ve Madre adaları. Bu adaları, nasıl olsa yakınımızda diyerek hep ertelemiştim. Adalara gidiş birkaç şehirden yapılabiliyor, bunlar; Arona, Stresa, Laveno veya Angera. Biz Stresa’yı seçtik. Bize biraz uzak ama adalara en yakın yer. Aslında Stresa bu bölgenin görülmesi gereken yerlerinden birisi. Adalara hem özel teknelerle hem de bizdeki gibi şehir hatları türünde teknelerle gidebiliyorsunuz.  
Stresa limanına gittiğinizde, hiç yadırgamayacağınız bir şekilde ve biz Türklerin alışkın olduğu, müşteri kapmak için hemen dibinizde biten insanlarla karşılaşacaksınız. Hazırlıklı giderseniz sorun yok. Vapur fiyatlarını biliyorsanız (internetten çok rahat öğrenebilirsiniz www.navigazionelaghi.it ) onlarla pazarlık yapabilirsiniz. Biz yedi kişiye altı kişi parası verdik ve de otopark ücreti ödemedik. Böyle olunca neredeyse diğer vapurdan ucuza geldi.
Adalara bilet alırken seçenekleriniz çok; tek tek adalara bilet alabilirsiniz, bunda her gittiğiniz yerden yeni bilet alıyorsunuz, tüm adalara tur şeklinde olabilir, bunda da tek biletle iniyor biniyorsunuz vapur saatlerine göre istediğiniz kadar kalabiliyorsunuz. Üç ada var ben ikisine gideceğim, ya da tek bir tanesine gideceğim diyebilirsiniz. Pescatori adasına giriş ücretsiz, Isola Bella’ya da giriş ücretsiz ama orada asıl görülmesi gereken saray ücretli, zaten neredeyse adanın tamamını kaplamış. Üçüncü ada ise Isola Madre ve daha ayak basar basmaz 11 euro ödemeniz gereken bir ada. Bu nedenle planlı gitmekte fayda var, biz diğer iki adayı gezmeye karar verdik. Adalardan ana karaya kalkan son tekne de akşam saat altıda. Duyduğuma göre Pescatori adasındaki restoranlar akşam yemeği için tekne ayarlayabiliyorlarmış. Çok güzel  bir şey, çünkü adada akşam yemeğinin çok zevkli olacağına eminim.
Ve adalara yola çıktık ilk durak Pescatori adası, Pescatori İtalyanca balıkçılar demek ve adından da anlaşılacağı gibi burası bir balıkçı adası.

 Halk balıkçılıkla geçiniyor burada çok fazla gezilecek yer yok amaaa çoook güzel balık restoranları var. Biz bir tane bulduk ve çok memnun kaldık, hepsinin fiyatları dışarıda asılı olduğu için çok rahat fiyat karşılaştırması yapıp istediğiniz yerde yiyebilirsiniz.
Biz bu restoranı sevdik ve yanılmadığımızı görünce çok mutlu olduk.
Yıldırım balıklı menüyü bende lazanyalı menüyü yedim, ikisi de harikaydı. Yediğimiz tiramusu ise mükemmeldi.
Adada gezilecek çok yer yok dedim ama yine de dar sokakları sahili çok hoştu. 

       Çok hoş elişi dükkanları var.
Yemek muhabbet çok güzeldi ama yola çıkmalıydık daha İsola Bella ya gideceğiz. Bu fotoğraf gideceğimiz adanın uzaktan görünüşü.
Adanın adı Bella. Adını Kontes Donna Isabella dan almış. Aynı zamanda “bella “ İtalyanca güzel anlamına da geliyor.  Bu ada 1500 yıllarında tamamen taşlık kayalık bir adaymış. İtalyanın zengin ailesi Borromeo’lar burayı almışlar. Usta mimarlar, inşaat işçileri ve bahçıvanların yoğun çalışmaları sonunda muhteşem bir şey ortaya çıkmış. Adadaki bu muhteşem saray tam 400 yıllık, kontes İsabella için yaptırılmış.
 Borromeo ailesinin kökeni Floransa’ya dayanıyor. 1370 yılında aile fertlerinden Filippo’nun Floransa da ayaklanmasından sonra ölüm cezasına çarptırılması nedeniyle orta İtalya’dan ayrılıp Milano’ya göç etmek zorunda kalmışlar. 1391-1449 yıllarında Vitaliano (I) Lombardy bölgesinde inanılmaz bir servete sahip olmuş ve Lago Maggiore bölgesinde birçok arazi satın almış ve aile buraya yerleşmiş. Kendisi için saray yaptırılan kontes İsabella, VI. Vitaliano’nun karısı. VI. Vitaliano öldüğünde inşaat tamamen bitmemiş ama bugünkü görünümüne hemen hemen benzemiş.
Saray, daha girmeden bile görkemli görünüyordu. Yetişkin 13 euro çocuk ise 6,5 euro’ydu. Eğer saray için biletleri teknede alırsanız; bir çocuk ve bir yetişkin 13 euro idi, ( bu özel teknelerin müşteri çekmek için yaptıkları bir kampanyaydı)  ama biz ne göreceğimiz bilmediğimiz için görmeden almak istemedik. Gelince biraz hayıflandım ama ‘neyse’ deyip biletlerimizi aldık.
İçeri girdiğimiz andan itibaren zenginlik nasıl bir şeymiş, saray nasıl oluyormuş, daha merdivenleri çıkarken anladık.
Ben bu iki fotoğrafı çekmiştim ki görevliler fotoğraf çekmenin yasak olduğunu söylediler. O şaşaalı gösterişli odaların mobilyaların fotoğrafını çekemedim.
Bu oda Napolyon odası olarak adlandırılmış çünkü Napolyon  1747 yılında karısı Josefin’le bu odada kalmış. Bu da o zamandan kalma orijinal yatakmış.

Bu duvarda gördükleriniz el dokuması halılar. Hepsinde hayvan figürleri var; aslanlar, kaplanlar ve Borromeo ailesinin sembolü olan Unicorn (Tek Boynuzlu At). Geleneklere göre Unicorn onur, erdem ve sadakat simgesiymiş. Ailenin bundan başka sembolleri de var.
Bence sarayın en ilginç kısmı alt katta yapılan mağara gibi yaşam alanlarıydı. Buralar küçük küçük volkanik tüflerle yapılmış.

Bu odalardaki işçiliği anlamak mümkün değil. Sarayın bitmesinin neden bu kadar uzun sürdüğü belli. O mağaralardan bahçeye çıkılıyor dendi… Tamam, bir de bahçeyi görelim dedik, ama burası bahçe değil başka bir şey! Çiçekler, ağaçlar, heykeller, dolaşan tavus kuşları…
Saray bahçesinin bu kısmına Teatro Massimo deniyormuş.
En tepede tek boynuzlu atı görebilirsiniz.
  

Burası bahçenin göle bakan arka tarafı.  Bahçede farklı yerlerden getirilmiş çok çeşitli bitkiler, çiçekler ve meyve ağaçları var.
Bahçede aynı zamanda kitapçı, hediyelik eşya dükkanı ve kafeterya da var.  Zengin olmak ne güzel bir şey diyerek saraydan ayrılıyoruz, çünkü saat beş buçuk olmuş.  Aslında ben bu bahçede birkaç saat daha geçirebilirdim.
Bu adada da Pescatori adasındaki gibi dar sokaklarda dolaşıyorsunuz.

Bu adaları gördükten sonra kesinlikle Isola Madre adasına da gitmeye karar veriyoruz.  O adadaki bahçelerin çok daha güzel olduğunu duydum. Bundan daha güzel bir bahçe! Mutlaka görmemiz lazım!!!