2 Haziran 2014 Pazartesi

SU SESİ VE KANAT ŞAKIRTILARINDAN 
Billur bir avize Bursa’da zaman
A.H. Tanpınar
 Her yıl başka bir ülkede yapılan Autex dünya tekstil konferansının 2014 yılı organizasyonu Bursa’da MKKM'de yapıldı.
Gözlemlerime göre bir çok akademisyenin bilimsel çalışma yapmanın yanısıra sosyalleşme amaçlı katıldığı konferanslara ben de eş durumundan katılıyorum ve gittiğim yeri bir güzel gezip harmanlıyorum. Esasen Bursa ayağında yapılacak etkinliğe katılma niyetim yoktu ama Ziya hadi sen de gel deyince hiç de nazlanmadım. Nasıl niyetim yokmuş. Anladığınız üzre kendime bile numara yapıyormuşum.
Bursa sınırlarına girdiğimde sanki on kilo birden hafifliyor ve bir o kadar da mutlanıyorum. Gökyüzü sanki hiçbir yerde olmadığı kadar ferah ve huzurlu.. Köyleri şehrin sanki içinde de aynı zamanda dışında gibi.. Ne bileyim öyle işte! Bursa: Canımın taaa içisin seen nasıl severiiim biir bilsen.!
Tubitak misafirhanesine yerleştik. Pek şık olmasa da temiz bir tesis. Hem de konferansın yapılacağı Merinos Kültür ve Kongre Merkezi’ne birkaç dakika uzaklıkta. 2010 yılında, Türkiyenin ilk sanayi kuruluşlarından ve kuruluşundan itibaren 17500 kişinin istihdam edildiği Sümer Holding Bursa Merinos Yünlü Sanayi Müessesesi 2004 yılında özelleştirme kurulunca tüm itirazlara rağmen kapatılınca, yerine yapılan kültür merkezi 2010 yılında açılmış. 

Kamu yararına park, kafe ve restoranlar, fuar alanı, nikah salonu, sergi salonları, belediye bünyesinde çalışmalarını sürdüren müzik guruplarına tahsis edilmiş salonlar, konferans salonları  ve üç müzenin yer aldığı 370 dönümlük Merinos fabrika alanı kişisel görüşümce en anlamlı şekilde değerlendirilmiş.
  
Merinos fabrikasının eşyalarını ve makinelerini kullanarak bu alanda kurulan Tekstil Sanayi Müzesi çok beğenimi aldı.
 
Bursa’ya gidenlerin müzeyi görmeleri ısrarlı önerimdir. Üstelik ücretsiz. Enerji müzesini de görmenizde fayda var. 

Gezerken bir çok çocukluk anınız canlanabilir. 
Bir başka yazıda iki müzeyi de yazıcam. 
Sabah ilk olarak Sezer’le buluşup kahve eşliğinde sohbetimizi yaptık. Sonra diğer arkadaşlarımla. Akşam botanik parkındaki Bey Konağında iskender yeme faaliyeti vardı. 
 Kalori malori demeden yedik yuttuk. Afiyet oldu.
 Park içinde azıcık yürüdük.
 İlk yapıldığı dönemleri anımsayınca park kendini aşmış ve gittikçe daha güzelleşmiş.
 Ertesi gün Özge'yle buluştuk. O da konferansa benim gibi eş durumundan gelmiş. Amerika gezimizde o bana Raleigh’de rehberlik yapmıştı. Özellikle üniversitenin muhteşem kütüphanesini gezdirerek tüm kıskançlık duygularımı ayağa kaldırmıştı. 
http://www.lib.ncsu.edu/huntlibrary
Bursa’da ziyaret edilecek yer çok. Muradiye külliyesinden başlayalım dedik ama restorasyon nedeniyle sadece bahçe kapısından bakabildik. Birkaç ay önce gitmiş ve içeride dolaşabilmiş hatta açık olan bir iki türbeyi görebilmiştik ama külliye şimdi külliyen kapalı. 
Tophane inşaat halinde. 
  Saat kulesinin önünden Bursa'ya tepeden bakarak koca koca toki çirkinliğine şahit olduk. 

Bu adamlar ne yaptıklarını bir gün anlarlar umarım. Orhan gazi türbesini görüp FSM de bir başka arkadaşımla buluşmak üzere Nilüfer'e, sevgili mahalleme gittik. 
Şehir merkezine;Bursalılar heykel civarına yukarıya gitmek der,  dönüp Cumhuriyet caddesinin tozu toprağının arasından geçerek Koza Han’da kahve içip ortamın tadını çıkarmaya baktık. 

Koza Han pasaklılıktan ne zaman kurtulacak bilemiyorum. Çeşit çeşit allı güllü(!) bahçe şemsiyeleri hem görüntü kirliliği yaratıyor hem de etrafı görmeye ve nefes almaya engel oluyor. Tramvay caddesi de kazılmış, toz toprak içinde. Sevgili Bursa belediyesi ilgilenin bu işlerle. Bursa, yerli- yabancı turistlere ve halka böyle mi hizmet veriyor? Olmaz ki aaaa… Bursanın eski belediye binasına yıllarca orada yaşamış biri olarak hiç girmemiştim. Bu kez gireyim dedim. Meğer öyle ben geldim belediye binasına gireyim desen pek mümkün değilmiş. Nedense kapıda bir çok görevli var. İçeri girmemize izin verdiler ama hepsinin dilinde şu var: Aman sessiz olun, odalara sakın girmeyin. Memurlar çalışıyor. Esrar-ı engiz bir durum var ama nedir anlayamadık. 

Bir görevli ısrarlarımıza dayanamayıp üst kata çıkardı. Üst salon alt salondan daha güzel. Hem tefrişi hem de evet evet tefrişi. Atatürk buradaki salonlardan birinde Zeybek oynamış. Hani meşhur bir fotoğrafı var ya bir dizi yerde.. İşte o salon. Belediye meclis üyelerine toplantı salonu yapılmış. Masalar, sıralar falan.. 

Artık pek kullanılmıyormuş.
Eski belediye binasının yanıbaşında; Tayyare Cemiyetince yaptırılıp 1932 yılında hizmete açılan ve Bursa belediyesince uzun yıllar Tayyare sineması olarak kullanılan kültür merkezine uğradık. Oldukça yıpranmış olan salon 90'lı yılların başında restore edildi. Merkez, toplantı, sinema, konser ve sergi salonları ile her türlü sanatsal etkinliğe açık. Şehrin kültür hafızası olan Tayyarenin önünden geçip Kent Müzesine gittik. Giriş bir buçuk liraymış ama müze gezemeyecek kadar yorulduğumuzu fark edip dönmeye karar verdik.
 
Aracımızı park için en uygun yer diyerek bıraktığımız Zafer plaza'da tatlı yiyip limonata içtik.

Yürüyerek harcadığımız enerjiyi yerine koymak, biraz dinlenmek ve elbette ki otopark parasından kurtulmak için...
Akşam Almira otelde akademisyenler, bilim insanları vur patlasın çal oynasın dediler. Ne kurtları varmış. Yerli yabancı hepsi piste doldu. Gece sona erene kadar pisti boşaltmadılar. Dilek ve Binnaz Hocalar; madem öyle damat-gelin halayını oynamadan bırakmayız dedi. Gerçi Dilek Hoca halaya kalamadı ama biz onun yerine oynadık. Gece başka arkadaşlarımızın katılımıyla özgen’de kahve eşliğinde sohbetle bitti. Az daha unutuyordum; Uzun yıllar önce, ben gençken, Ulubatlı Hasan Anadolu Lisesinde 7. sınıfta okuttuğum bir öğrencimle konferansta karşılaştım. Fatih iyi ki beni tanımış. Böylece Bursa’da olmanın mutluluğu katlandı.
Birden bire ısınan hava ve nem epey yorucu oldu. Sabah enerji yoksunu olarak kalkıp kahvaltımı yaptım. Özge’yle buluştuğumuzda saat on olmuştu sanırım. Birlikte Misi köy’e gittik. O kahvaltı yaptı. Ben de ikinci kahvaltı niyetine tost ve çay istedim. Gelen tost bir aileye yeterdi herhalde o kadar büyük.
Köy içinde dolaştık. Cittaslow Misi köy’e bir çocuk kütüphanesi yapmışlar. Bayıldık. Çocuk olasımız geldi. 

Köy ahalisiyle sohbet edip onlarla bezelye ayıklarmış gibi poz verdim. 

Döndüğümüzde konferans bitmek üzereydi. MKKM çimlerinde temiz havada biraz vakit geçirip herkesle vedalaşıp ayrıldık. 

Son olarak konferansta sunulan tatlı tabağıyla sizi özendireyim.  Alara’ya uğrayıp meyve ağacı ve ahududu fidanı, Yunuseli köyünden taze enginarlar alıp la la la la lappup piiiii istikamet ev dedik. Hoşbulduk Çorluuu!
Not: Henüz gelen bir haberi aktarıyorum. Temmuz ayındayız ve Bursa camileri, hamamları, aşevleri, külliyeleri, Orhangazi türbesi gibi Osmanlı mirası ve yine Osmanlı mirası Cumalıkızık köyü ile Unesco Dünya Mirasına alındı.
http://whc.unesco.org/en/list/1452