30 Mayıs 2014 Cuma

BİR KÜÇÜCÜK MÜZECİK-5

Tekirdağ RAKOCZİ müzesi-evi

 1703-1711 yılları arasında Avusturyanın Macaristanı işgaliyle, Habsburglara karşı yapılan Özgürlük savaşının önderi, Erdel Prensi II. Ferenc Rakoczi ve mücadele arkadaşlarının anısına yapılmış bir müzedeyiz. 

Üç katlı, Marmara denizine tepeden bakan, 18. Yüzyıl Osmanlı mimarisi tarzında ahşap, güzel bir evdeyiz. İlk yapıldığında sahilde olan ev, yol yapmak için denize yapılan dolgu nedeniyle sahil yolunun üst tarafında kalmış. Ev, 1906’da Tekirdağı ziyaret eden bir sanatçının illüstrasyonları ve fotoğraflardan yola çıkarak 1932’de yeniden yapılmış.
 
1980 lerin başında  Macar hükümetince restore ve tefriş edilmiş. 1982 yılında halka açılan müze 2010 yılında tekrar restore edilip yeniden açılışı yapılarak Türkiye ve Macaristan arasında kültür köprüsü ilan edilmiş. Ana kapıdan girişte, tavanlardan sarkan, duvar dibine dizilmiş Macar bayrağı renginde çeşitli kurdeleler ve çelenkler ziyarete gelen Macar turistlerce bırakılmış.

İçinde anne ve babası ile kendisinin

Macar devlet adamlarının yağlıboya resimleri, fotoğraflar, eşyalarıyla bir mutfak ve içinde bir kuyu, çeşitli boyda mızraklar,silahlar, bilgilendirme panoları, prenslik mühürleri, 
                


Türkiyedeki yaşamlarından bahseden özlem dolu  mektuplar, aile flaması gibi eşyalar var.

 
Çok azı orijinal olan eşyalar içinde Rakoczi’nin kendi eliyle yaptığı ahşap sandalye ve gününü geçirdiği denize bakan odasının cam süslemeleri göz dolduruyor. Panoların önüne geldiğinizde duyargalarla faaliyete geçen elektronik anlatıcılar müze konseptini tamamlıyor.
Macar kurtuluş tarihini aydınlatmada önemli görevi olan evin Macar caddesine açılan giriş yoluna Macar sokağı adı verilmiş. 

Sokağın başına 2005 yılında Sekel tarzı taklı ahşap bir giriş kapısı yapılmış. Macarlar için çok değerli şehsiyet, özgürlük kahramanı Rakoczinin Tekirdağdaki evinin Slovakya’nın Kösice şehrinde bir replikası varmış.
Ülkelerinin geleceği tehlikeye giren II. Rackoczi ve Miklos Bercsenyi, XIV. Louisden yadım talep eden mektupları Krala ihanet sayılınca suçlanıp tutuklandılar. Avrupa devletlerinin kurduğu Kutsal İttifak ve Osmanlı İmparatorluğu arasında sona eren savaş sona erip Karlofça barış anlaşması yapılmış, buna rağmen Avrupa güç dengeleri sağlanamamıştı. İspanya kralı bir veliaht bırakmadan ölünce Habsburglar ve Bourbonlar taht üzerinde hak iddia edip ortalığı karıştırıyorlar. Avrupanın diğer ülkelerinin de dahil olmasıyla 1071 yılında patlayan İspanya miras savaşları nedeniyle sürekli seferberlik halinden ve baskılardan yorulununca Rakoczi özgürlük savaşının fitili ateşlendi. 1717 de Osmanlılar ve Habsburglar yeniden savaş sahnesinde yer aldılar. Sultan III. Ahmet’in sürgündeki Rakocziye güvence ve davetiyle sığınmak üzere 1717’de Osmanlı topraklarına doğru yola çıkan Rakoczi henüz Edirneye ulaşmışken savaş sona ermiş. 1718 yılında Pasarofça barış anlaşması kapsamında iade talebinde bulunan III. Karl Osmanlılar tarafından reddedilmiş. Anlaşma gereğince iade edilmeyen kişilerin sınırdan uzak bir yerde tutulması gerektiği için önce İstanbul Yeniköy ardından 1720’de hayatını kaybettiği, 1735 yılında ölümüyle sona eren sürgün hayatı yaşayacağı Tekirdağa(eski adıyla Rodosto ya) gönderilmiş. Rakoczi’nin siyasi çalışmalarını sürdürdüğü Tekirdağ, Macar edebiyatının ünlü isimlerinden Kelemen Mikes’in de aralarında bulunduğu Macar mültecilerin toplandığı bir merkeze dönüşmüş. Sürgündeki özgürlük kahramanının Türk devlet adamlarıyla ilişkilerinde tercümanlığını İbrahim Müteferrika yapmış. İbrahim Müteferrika, tercümanlığın yanında Rakoczinin desteğiyle Avrupada epeydir kullanılan matbaa işini yapmak üzere girişimde bulunmuş. Rakoczi 1735 yılında hayatını kaybedince;İç organları Tekirdağ Yunan Ortodoks kilisesine gömülürken kalbi Fransaya gönderilmiş. Vücudunun geri kalanı Galatadaki Saint Benoit Kilisesine gömülmüş. Sonraları tamamen Macaristanın Kassa şehrine(günümüzdeki sınır çizgileriyle Slovakya içindeki şehrin adı: Kösice) nakledilmiş. Ölümünün ardından oğlu Prens Jozsef Rakoczi Avusturyadan gelip misyonunu devam ettirmek üzere babasının yerini almış. Osmanlı, Habsburg savaşının yeniden alevlenmesi üzerine, 1738’de Sultan I. Mahmut  Jozsef Rakoczi’ye Erdel Hakimi ve Engürüs Dükası unvanını verir. Bu unvan Prense pahalıya mal olur. Papalık tarafından aforoz edilir. Kendisinin ve beraberindekilerin masrafları Osmanlı tarafından karşılanan Prens, mutsuz ve yorgun Erdel ve Macaristan halkına yaptığı birlik davetine beklenen katılım gerçekleşmeyince umudunu kaybetmiş olarak Cernavoda’da hayatını kaybetti.
Macar banknotlarından 500 forintin üzerindeki resim II. Ferenc Rakoczi..
Giriş ücreti üç lira olan müze Pazartesi haricindeki her  gün açık.
BİR KÜÇÜCÜK MÜZECİK-4
Tekirdağ Namık Kemal Müzesi

Tekirdağ doğumlu, ilk Türk edebi romanı İntibah'ın, ilk batılı anlayışla yazılan tiyatro eseri Vatan Yahut Silistre'nin yazarı, vatan şairi Namık Kemal; edebiyat ve mizah yoluyla milliyetçilik akımlarının gelişmesi ve yayılmasında önemli rol oynamış. Milliyetçilik akımlarına ön ayak olmasıyla Osmanlı’nın hışmına uğrayıp Sakız adasına sürgüne yollanmış. Adada mutasarrıflık görevini sürdürürken hayatını kaybedip oraya defnediliyor. Bir süre sonra vasiyeti üzerine cenazesi Bolayır'a, Gazi Süleyman Paşa türbesinin yanına nakledilmiş. Doğumu dışında Tekirdağla pek ilgisi olmamasına rağmen Tekirdağlılarca hem şehri kabul ediliyor.
Valiliğe elli metre kadar mesafedeki müze,
 görevli Hanım’ın açıklamasına göre bağış yoluyla Namık Kemal'in  doğduğu evin tıpkısı inşa edilerek yapılmış. 
                
Ücretsiz gezilen müzede Namık Kemal'in basılmış kitapları, 
el yazısıyla bir kağıda hazırlanmış soy ağacı ve ona ait birkaç eşya sergileniyor. 
   Bir Tekirdağlının oturma odası, kostümleri, mutfak kültürü gibi  tanıtımlar öne çıkmış. 
Kendini sanatçı sayan kişilerin armağan ettiği resimler, Tekirdağlıların hibe ettikleri günümüzde kullanım yeri olmayan eski bakır eşyalar, Atatürk köşesi, Tekirdağ’da görev yapmış yöneticilerin fotoğraflarından oluşan büyükçe bir pano, gazete kupürleri gibi bir çok şey sergileniyor. Birbiriyle ve Namık Kemal’le alakasız bir çok şey bir araya gelince tam bir karmaşa ortaya çıkmış. Müze bize Namık Kemal’i tanıtmalı, ziyaretçiler donanarak ayrılmalı. Buraya Namık Kemal müzesi demek bu anlamda bana pek doğru gelmedi. Çünkü ağırlıklı olarak Tekirdağ tanıtılmış. O da hakkıyla değil ama....
28 Mayıs gününü müze gezerek değerlendirdik. Bu da bir kazanç oldu.