18 Eylül 2013 Çarşamba

ORDAN BURDAN-3
Kardeş Türküler
9 Eylül 2013 Harbiye Açıkhava
Uzun zamandır bu konser için beklemedeydik. Gerçi en son katıldığımız Kuruçeşme Arenadaki konserleri bizi tatmin edememişti ama yine de KARDEŞ TÜRKÜLER di onlar. Daha sonra yaptıkları açıklamada ses sistemini sağlayanların sebep olduğunu belirttikleri bekleyişten sonra geç olarak içeri girebildik. 
 
Memleket sahnemiz adlı konser aynı zamanda Kardeş Türküler'in yirminci yıl kutlamasıydı.
 Gurubu ilk olarak yine bu sahnede kim bilir kaç yıl önce Şükran'ın dürtmesiyle çoluk çocuk dinlemiştik. 
Yerimizi aldığımızda ilk gözümüze çarpan sahnedeki gökkuşağı renklerinde hazırlanmış platform oldu.
Bu arada yoğun alkışlarla karşılanan biri geldi en öne oturdu. Ertesi gün basında Sırrı Süreyya Önder olduğu yazıldı.
 Bizim eküri

 Konser başlamak üzere.
Ortama alışma dakikalarından sonra herkes transa geçti.
Her zamanki gibi olabildiğince kardeş türkü oluşturulmuş. Zaman zaman geziye yönelik sloganlarında atıldığı konser girdap gibi tüm hızıyla insanları içine çekip devam etti.
  Frigocu, cipsci, şalcı ara olduğunda koşar adım ticaret yaptılar.
 



 








İkinci yarı hızlı başladı. Ne yazık ki telefonla ancak bu kadar çekebildim.






Horon, Semah, Şemame Roman dansları, daha başka danslar ve KeKeÇa ile interaktif beden perküsyonu harikaydı.
Konser sonunda sunulan video gösterisini izlerken duygu birliğimizi göstermek amacıyla alkışlamaktan avuçlarımız patladı.

Bis yaptık. İki kez geldiler.

İyi ki varsınız KARDEŞ TÜRKÜLER!

Her güzel şeyin bir sonu var.


İSTANBUL-GYEONGJU
DÜNYA KÜLTÜR EXPO 2013

   9 Eylül 2013  İstanbul yolculuğunu oldukça erken bir saatte başlattık.

Çünkü uzun zamandır beklediğim güney KORE kültür fuarı, yol buluşma ve birliktelik sloganı ile  başlamıştı. Ben henüz hiç bir etkinliğe katılamamıştım. Konserler, film gösterileri, tiyatro, spor, el sanatları, edebiyat, mutfak ve izleyicilerin katılımı ile zenginleştirilmiş sergiler. Özellikle tarihi yarımada olmak üzere bir kaç farklı noktadaki etkinliklerin hepsine yetişebilmek olası değil. Kıyısından köşesinden bir ilgi göstereyim dedim. Çorlu'nun en güzel yani İstanbul'a yakınlığı olsa da kimi zaman çeşitli sebeplerle gitmek zor olabiliyor. Nihayet fırsat buldum da bitmeden etkinliklerin bir kaçını yakaladım.
 
Gyeongju, Güney Kore'nin kültürel ve diğer yapı taşları bakımından en iyi temsil edildiği turistik sahil şehirlerinden biri. Kore tarihi bakımından son derece değerli, başlı başına açık hava müzesi. Aynı zamanda antik Silla krallığının başkenti. Unesco dünya tarihi mirasına giren Silla hanedanlık dönemi eserleriyle göz kamaştıran şehrin başlangıcı İstanbul olan tarihi İpek yolu üzerindeki son nokta olması da cabası.
   http://whc.unesco.org/en/list/976/ 
Önce Sultanahmet'teki etkinlikleri görelim diyerek Çatladıkapı'dan geçerek kargacık burgacık yollarda aracımızı bırakabileceğimiz park yeri aradık. Bulup meydana ulaştığımızda hemen armağan olarak dağıtılan yelpazelerin birini kaptım. Her şeyin bedavası güzeldir.(!)
Meydanın ortalarına doğru ilerlediğimizde değişik etkinliklerin yapıldığı bir dizi stant görüyoruz. Geleneksel Tak-Bon sanatı, Kore usulü yelpaze süsleme, çocuklar için Silla kraliçesi Seondeok'un tacının yapımı, Kore giysilerini denemek isteyenlere olanak tanıyan standlar. Küçücük ağaç dallarından yontarak çeşitli figürler oluşturmak gibi aklınıza gelebilecek her türlü Kore sanatı tanınmak için bekliyor.
Basitçe de olsa öğrettikleri geleneksel Kore Tak-bon sanatı hakkında fikir veren bir çalışmaya katılıyorum.


Bir başka stantta hazır ve düz beyaz olarak verilen yelpazenin süslemesini yapıp yelpaze sahibi oluyorum.  
Kore'li bir sanatçı koyu siyah boyayla adımın ses olarak Hangıl dilindeki karşılığını yazdı. Sevindim. Ben biraz çocuk gibiyim. Uzun yıllar öğretmenlik yapıp çocuklarla haşır-neşir olduğumdan mı yoksa karakter özelliğimi bilmiyorum bir türlü büyüyemedim çocuk kaldım.
Estetik Hangıl alfabesi 15. yüzyılda Joseon hanedanından Kral Sejong'ın kurduğu bir komisyon tarafından oluşturulmuş. Hem kuzey hem de güney Kore farklı isim verdikleri aynı alfabeyi kullanıyormuş.
Kraliçe ve Kral taçları çocukları sevindirdi. Bana da bu çocuklardan birinin fotoğrafını çekmek düştü.

Zerafet'in ete kemiğe bürünmüş halini dans olarak izliyoruz. Belki de dans eden zerafettir. O kadar narinler ki sanki yere basarsak incineceklermiş gibi parmak ucuna basarak izliyoruz.
  
  Kraliçenin temsili halkı selamlaması töreni. Arkasından gelen yardımcıları son derece zarif 
ve ne yazık ki köleler.
 
Koreliler fotoğraf çektirirken hemen bu işareti yapıyorlar. Yeşne'den öğrenmiştim ben de yaptım. Standlarda görevli gençler ülke ve şehirlerini tanıtmak için canla ba şla çalışıyorlar. Son derece nazik ve ilgililer. Bazıları Türkiye'deki üniversitelerde okuyorlarmış. 
Burada verilen ganimeti çok sevdim. Kumaşı da baskısı da çok güzeldi.
Yemeklere de göz attık. Koreliler sarımsağın püskülünü hemen hemen her yemekte yedikleri mezelerden biri olarak tüketiyorlarmış. Siyah sarımsağı hayatımda ilk kez görünce fotoğraflamak kaçınılmaz oldu.
Yemekler birer sanat şaheseri görünümünde. İnsan yemeye kıyamaz.

Bibimbap
Yemek standlarının olduğu bölgede, Kore ve Türk geleneksel mutfağının yanı sıra el sanatları da tanıtılıyor.
Bir şeyler daha görüp öğrenebileyim, ufkumu geliştirebileyim diye ertesi gün Eminönü'nde kurulan geçici Kore kültür merkezine gittim.
Emeklilere indirim yokmuş. Öğrenci bileti alabilirmişiz. Öyle yaptık.
Hoş geldiniz diyen sanal ev sahibimiz tarafından ipek yolu fonu önünde karşılandık.




                                                    
Expo'nun iki şehrin dostluğunu göstermekteki bir diğer amacı, İpek Yolunun başlangıç ve bitiş noktalarındaki iki farklı medeniyetinin kavuşmasına ve aradaki diğer kültürlerin varlığına işaret etmek. Çünkü benim için böyle oldu.
 Anadolu'da başlayıp Gyeongju'ya kadar devam eden tarihi İpek Yolu'nun güzergahlarını şematik olarak gösteren panoyu sizler için fotoğrafladım.

 Emille çanı
8. yüzyılda bronzdan yapılmış, Kral Seongdeok adı verilen çan 29 numarayla(Fotoğrafta gördüğünüz gibi Kore hazinelerinin demirbaş numaraları nedense ortalarda geziyor.) Kore milli hazinesine kayıtlı. Çan; Bangdeok tapınağı çanı, antik Silla dilinde anne anlamında Emille çanı gibi adlarıyla Kore'nin en geniş bronz çanıdır. Sanal ortamda bize gelen çanı diğer sanal görsellerle destekleyip üzerindeki rölyeflerin ince işçiliğinin etkisini artırarak sunuyorlar. Doğrusu etkileyici olmuş. Üç metreden fazla yükseklik ve yaklaşık 230 cm çapıyla Kore'nin en büyük çanı çalındığında kulak sağlığımızın tehlikeye gireceği aşikar. Kral Gyeongdeok tarafından babası Kral Seongdeok için yapımına başlanan çan ancak oğlu Hyegong tarafından bitirilebilmiştir. Gyeongju müzesinde sergilenen çanın bir gün gidebilirsem ki mutlaka gitmeliyim, gerçeğini görmek isterim.



 
Kore hazinelerinden altın gerdanlık ve ayakkabı. Sanırım prestij için yapılan bu ayakkabılar hiç bir zaman yürümek için kullanılmamıştır. Yeni görünüşü bu savımı kanıtlar nitelikte. 
 
At üstünde savaşçı şeklinde yirmi santimden daha yüksek olmayan topraktan ritüel kabı ve
en fazla on beş santim yüksekliğindeki mini mini toprak heykelcikler 
 her bir ayrıntı gözetilerek yapılmış.
Bu heykellerden bir çoğu sergileniyor. Kim bilir asıl yerlerinde neler var.
Korelilerin geleneksel düğüm sanatı örnekleri sergide unutulmamış. Koreliler bu düğüm işlerini bir kordon ucunda, kostümlerinin çeşitli yerlerine ya da çanta gibi aksesuarlarına  asıyorlar. Satın aldığımız uzak doğu stili elbiselerin iliklerinin de düğüm işi olduğunu bunları görünce fark ettim.
Düğüm işi; bir askı ipi ucuna düğümler yoluyla yapılmış son derece zarif ve estetik bir kompozisyonu takip eden minik püskülden oluşuyor.

Geleneksel ve son derece zarif görünmesine rağmen konforlu olduklarına dair kuşkular taşıdığım Kore kostümlerini uzun uzun inceledik. Giymesi de çıkarması da zor olmalı. 
Sultanahmet meydanında bu kostümlerin daha canlı ve şirin modellerinin giyilip denenebildiği bir stant vardı. Uuuu çok uzun bir de sırası ama istekliler üşenmeden bekleyip giyiyor bir de fotoğraf çektiriyorlardı.
  Kore yarımadasının ilk kraliçesi Seondeok
7. yüzyılda ülke aristokratları, ülkeyi yönetmesi için erkek çocuğu olmayan hükümdarın kızını varis seçmesiyle şaşkına dönmüşler.  Aristokratların erkek hükümdar yönetiminde yaşama isteğiyle yapılan tüm engellemelerine rağmen genç yaşta tahta geçen kraliçe halkının yaşam standartlarını o tarihe kadar hiç olmadığı bir şekilde yükseltmiş. Oldukça zeki olduğu söylenen kraliçe, 14 yıl süren hükümdarlığı boyunca, Silla krallığının bulunduğu bölgede sanatta söz sahibi olmasını sağlamış, entegrasyon politikaları sayesinde bölgedeki üç Kore krallığının birleşmesinin önünü açmış. Hükümdarlığı döneminde Silla'nın başkenti, Gyeongju'da Dünya Kültür Mirası olacak Cheomseongdae gözlem evini (rasathane)  yaptırmış. Asya'nın doğusunda halen varlığını sürdüren en eski gözlem evi milli hazineye 31 numarayla kaydedilmiş. Silla tarihinde Seondeok'tan sonra hükümdarlık yapan iki kraliçe Silla'dan aldıkları mirası sürdürseler de onun kadar başarılı olamamışlar.
Saemaeul Undong
Kore; Saemaeul Undong ilkelerini benimseyerek hızlı bir şekilde tarım toplumundan  büyük endüstriyel topluma dönüşümü  başarmış. Ancak tarımsal faaliyetleri hepten terk etmemiş, kooperatifler kurmuş, belli ve kontrollü bir plan çerçevesinde tüm ülke tek vücut olmuş. Sosyal ve ekonomik olarak geçirdiği bu dönüşüm Güney Kore'yi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri yapmış. Yaşam biçimi haline gelen felsefenin temel anahtar ilkeleri çalışkanlık, işbirliği ve kendi başına çabalama olarak açıklanıyor.
Kore Savaşı
1945 yılında, ikinci dünya savaşının ardından Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri Kore'yi; Kuzey ve Güney olarak ayırıp kendi hegemonyaları altına almışlar. Bu iki egemen güç 38. paraleli bölünmüş Kore sınırı olarak belirlemiş. 1950 yılında Kuzeyin saldırısına maruz kalan Güney Kore'ye destek amacıyla Birleşmiş Milletler organizasyonu bir çok ülkenin askeri desteğini alarak Sovyet güdümündeki Kuzey Kore'ye savaş açmış. Türkiye'den sıcak çatışmaya girmek için gönderilen askerlerin kimi kaynaklara göre 700-800 kimi kaynaklara göre 1000 kadarı hayatını kaybetmiş, çok sayıda asker gazi olmuş. 

Kore'liler Türklerin savaşta kendilerine verdiği desteği hiç unutmamış, minnettarlıklarını belirtmek için ülkelerinde onlara şehitlik yapmışlar. Gençlere konuşan bu amca savaş sırasında küçük bir çocukmuş. Şehitlikte kendisi yapılan ropörtajda anılarını göz yaşları içinde anlatıyor.

Yerdeki halı üzerinde oturarak Kore savaşına katılan Türk askerleriyle ilgili videoların izlenip fotoğrafların sergilendiği bölümle Kültür Merkezinin sunumu bitti. Titizlikle hazırlanmış tanıtım merkezi bizi Kore'ye götürdü desem abartı olur ama 
 Bu kadar ciddiyet yeter biraz eğlenelim.
Sanal ortamda Kore kostümü giydim ve hatta balon yolculuğu yapıp Koreli bir arkadaş edindim. 
Bu ganimetleri unutmayalım!
 
Maskot olarak seçilen Kore karakteri beni ilgilendirmez ancak Türkiyeyi temsilen yeniçerinin seçilmesi manidar. Ne kadar sevimli yapılırsa yapılsın askeri figür sıcak gelmiyor. Bir İstanbul köylü ya da efendisi daha şık olurdu diye düşünmekten kendimi alamadım. 
Genel olarak etkinliklere ilgi az görünüyor.
 Gidenler söyledi muhteşem konserler vermişler ve vereceklermiş. 
Etkinlikler 22 Eylül 2013'e kadar sürecek.
 Benden söylemesi.