16 Eylül 2013 Pazartesi

GÖKÇETEPE:2
7-8 Eylül
Gökçetepe'ye ikinci gidişimiz de birincisi kadar keyifliydi. Hatta daha fazla. Bu kez nasıl bir yere gelip hangi sularda yüzeceğimizi biliyoruz. Arkadaşlarımızla hafta sonu keyfi için buluşacağımız kamp yerine ilk biz ulaştık. Çorludan çıkıp Tekirdağ üzeri devamla Keşan'ı geçtikten sonra sağda Çamlıca köyü göründü. Kıvrımlı köy yolunu takip ederek, bisikletlilerle yarışarak(!) gittiğimiz kampın girişinde 25 liralık biletimizi alıyoruz. Arabamız için aldıkları 15 lirayla bir gece için toplam 40 lira ödüyoruz.  Şaşırtıcı sayıda bisikletlinin etrafta görünmesi merak uyandırdı ama durup kimseciklere bir şey sormadık.
  
Kamp alanına gittiğimizde kafamdan geçen çadır noktası dahil her bir yer karınca kolonisi gibi bisikletli çadırları ile doluydu. Keşan belediyesinin organizasyonuyla toplanmışlar ve müthiş keyifliler. Hiç özenmedim. İnanmadınız değil mi? Zaten kim inanır. Fotoğraflarını çekmeyi gaflet içinde sabaha bırakmıştım. Ben uyandığımda bir çok çadır toplanmıştı.

Kısa bir süre sonra diğer arkadaşlarımız da geldiler. 
Halil ve Esra Gökçetepe konusunda bizden daha tecrübeliler. Loca diye adlandırdığım yere çadırlarımızı kurduk ve hemen denize koştuk. Amannn ne keyif! Ben denizde çok uzun kalanlardan değilim ama burada durum farklı girince epey kalıyorum. Deniz o kadar sakin ve tatlı ki hani kimileri şurup gibi der ya tam olarak öyle. 
Berkan Efe akşam yemeği için mangalı yaktı. Geçerken Çamlıca köyünün yerel üreticisinden aldığımız sebzeler, köy fırınının ekmeği ve Umurbey şarabı da soframıza konuk oldu.





Sabahı bekleyen kumsal(aslında çakıllık ama biz utandırmayalım. Kumsal diyelim)
Sabah çok güzel bir güne merhaba dedik. Bu arada gece çadırın önünde iki tilkinin görüldüğü haberini aldım. Gelmeleri ile kaçıp gitmeleri bir olmuş. Anı yakalayamadığım için üzüldüm.
Heyecanla kahvaltıda yiyeceğimiz sucukların pişmesini bekliyoruz. Halil bunları Malkara'da bildiği bir kasaptan almış. Mangaldan alınır alınmaz midelere yollandılar.

Berkan ve Halil'in National Geographic için yaptıkları deniz dibi araştırmasının buluntuları.
 Onlar yeni keşifler için denize dalarken Ziya ve ben tepelere doğru yürüyüş yapıp koyun diğer tarafını keşfetmek için yola düştük. Çamların altında çok değil on beş dakika yürüdükten sonra açıklığa çıktık. Deniz süper görünüyordu. Hazırlıklı olmadığım için keyfini çıkaramadım. Ziya benim yerime de yüzdü ve mağara araştırması yaptı.
 
Kampçılar bilirler yardımlaşma ve destek olma kamp yapmanın olmazsa olmazıdır. Selam verip borçlu çıkmıyor dost sahibi oluyorsunuz. 

 Kamp komşularımız Beyhan Hanım ve Anıl Bey'in bana armağanı Tokat işi masa örtüsünü göstermezsem olmaz. 
Şu güzelliğe bakar mısınız. 

Öğleden sonra rüzgarın başlamasıyla çırpışan deniz yine de çok güzeldi.
Yazın son günlerini değerlendirmek amacıyla gittiğimiz Gökçetepe kampına bir daha gidebilir miyiz bilemedim. Ekim 15 deyince kapatıyoruz demişlerdi.
Bu yıl değilse bile gelecek yıl sık sık ziyaret edeceğimiz bir yer.
Bir sonraki yazım İstanbul'da EXPO KORE olacak.

5 yorum:

  1. Ayşe, GezGezDur.

    YanıtlaSil
  2. Tilkileri göremediğiniz için üzülmeyin seneye bol bol göreceğiz :)
    yazınızı çok beğendim..

    YanıtlaSil
  3. Kendimi orada hissettim.. Özlem duydum kampınıza. İnşallah seneye ben de size bir hafta sonu takılırım diye program yaptım. (size sormadım ama..sorarım morarım.. kem küm.. edersiniz..) en iyisi hiç sormadan damlamak.

    yekta

    YanıtlaSil
  4. Yok biz aslında kamp falan yapmadık. Sanal bir şeydi o. Kem küm falannnn

    YanıtlaSil
  5. Ben yine de seneye oraya damlayayım sana da sanal olsun bari..
    midye falan..

    y.

    YanıtlaSil