21 Kasım 2014 Cuma

TUNUS
Bölüm:4
Başkent Tunis ve dönüş
Dönüş günü geldi çattı. Bir gün daha olsa ne hoş olurdu. Gerçi planlanan gün hiç bir zaman yetmez. Her gittiğim yerden bir gün daha diye ayrılırım. Otelden uçuşu sabah olanlarla birlikte neşe içinde çıktık. Topluca dönüş fotoğrafımızı da çektik. Bundan iyisi Şamda kayısı(Gördüm, biliyorum. Şamın kayısı ezmeleri pek meşhur ve lezzetli.)

Sabah yolcuları havaalanında ayrılacaklar. Biz valizleri havaalanı emanetine bırakıp başkent Tunisi biraz tanımaya karar verdik. Havaalanında emanet kabul eden yok, uçuşa daha çok var valizleri veremiyoruz, kilitli yolcu dolabı yok. Ne yapsak acabaaaa??? Bir taksiyle anlaşıp şehre gidelim valizler bagajda kalsın gibi bir çözüm ürettik. Önce Bardoya gidip dünyaca ünlü mozaik müzesini gezdik. Bardo müzesi eski bir Tunus bey'inin sarayını genişleterek yapılmış. Müzenin sol yanına doğru yürümeniz halinde sarayı görebilirsiniz. Aksi durumda beyaz boyalı ruhsuz bir bina görüyorsunuz.  

Sanırım koleksiyon zenginliği ölçütüne göre dünyanın en büyüğü iken Gaziantep Zeugma açılınca birinciliği kaptırmış. Müzedeki mozaikler muhteşem güzellik ve renkte. 
Bu kadar büyük mozaik panoları yerden böylesine maharetle kaldırıp bozulmadan duvarlara raptetmek gerçekten zor olmalı. 
Gerçi her işi erbabına sormalı belki de zor değildir. 



Tavan işlemeleri, salonlar ve arkeolojik buluntuları ile görülmeye değer olduğu tescilli müze için ne söyleyebilirim. Dilerseniz Bardoyu verdiğim linkten okuyabilirsiniz .
http://taksepetikoluna.blogspot.com.tr/2014/11/bardo-muzesi-bugun-mozaik-muzelerinin.html
Müzeye giriş kişi başı 11 Dinar, fotoğraf çekmek isterseniz ekstra bir dinar ödeniyor. Aslında ödenmese hiç bir şey olmaz. Olur da sorarlarsa geri dönüp bilet almak zorunda kalmayayım diye ben bir bilet aldım. Merakınızı gidereyim. Kimsecikler sormadı.
Sürücümüz müze çıkışı elindeki turiste alışkın şöför haritasını göstererek Sidi Bu Saide gitmeyi önerdi ama biz zaten gitmiştik. Bugün saat 14'e kadar başkentteyiz.  
Anlaştığımız gibi bizi şehir merkezinde, Habib Burgiba bulvarında, Tunis Katedralinin önünde bıraktı. Katedral açık ve ayin saatiydi. Ayinin son dakikalarına katılıp bir kaç fotoğraf çektik. Haftanın altı günü saat 18.00'da ve pazar günleri saat dokuzda İtalyanca, on birde Fransızca ayin varmış.
 
Benim yazılarımı okuyanlar bilirler. Dilek mumlarının sönmüş olanlarını alıp yeni dileklerle ki bunlar genellikle her kes için iyilik olur yeniden yakar ve böylece ilk dilekçinin umutlarını biraz daha devam ettiririm. Dilek tutmaya inandığımdan değil, böyle yapmak hoşuma gider. İlaç olsun diye bir tane sönmüş mum yok. Sonuna kadar sönüp yere yapışmışlardan yaktım zorla. Katedral 1890 yılında 2377 adet Norveç kütüğünü bataklık zemine çakıp oluşturulan yer altı ormanının üzerine yapılmış. Tunis Beyi Hamuda paşanın çoğunluğu esir ve tutsakların burada defnedilmelerine verdiği iznin sonucu olsa gerek cemaat-bir iki turist dışında-tamamen koyu tenli insanlardan oluşuyordu. Kilise evveliyatlarında biri köle diğeri tutsak iki azizle anılıyor; Aziz Vincent de Paul ve Aziz Olive. 

Katedralin ön yüzünde tam tepede Yahudi, Hristiyan ve Müslümanları kutsayan İbrahim Peygamber heykeli görülüyor. Zeytin ağacı kesilmelidir diyenler yüce gönüllülüğe bir bakın, gözlerinizi açın, farklılıklarla barışın. 
İbn Haldun;modern sosyolojinin öncüsü, heykeli elinde kitabıyla tam bu kilisenin önünde. Heykel eskiden fanatiklerin şerrinden askerlerce korunuyormuş artık jiletli tel topağıyla çevrelenmiş.

 Tunus gezisinden öğrendiğim bir şey daha. Hah haaa bekle beni kim milyoner olmak isterhttp://en.wikipedia.org/wiki/Ibn_Khaldun
Bab El Bahr, diğer bir adı Fransa kapısınnın altından geçerek tam karşısındaki  Zaytuni sokağına daldık. 

Günlerden pazar olduğu için bir çok dükkan kapalı ve etraf oldukça sakin. Bir gün önce buraya gelen arkadaşlarımız kalabalıktan yürümekte zorlandıklarını söylediler. Eski Medina, Tunusta çarşıya Medina diyorlar, her türlü hediyelik ürün ve Tunusa özgü eşya, giysi, takı ve benzeri şeylerin satıldığı çarşı;Mahmutpaşa, Tahtakale gibi bir yer.

Her yerde olduğu gibi burada da pazarlık yapın. Söyler söylemez yarıya inan fiyat biraz mızıklanınca çok daha cazip fiyatlara alınabiliyor. Kırk liralık ürüne on lira veririm demekten sakın çekinmeyin. Ben söyleyeyim siz yine yapmayın sonra üzülün.
Yolun sonunda kubbe yapısı bakımından Kayravandaki ilk caminin örnek alındığı Zaytuna camisine girdik.

 Müslüman olmayanlar balkon benzeri bir yerden sadece avluyu görebiliyorlar.Camini adı yüzyıllarca ayakta duran ölmez ağacından geliyor. Avrupalı gezginler ise burada şapeli olan Aziz Zaytuna'dan geldiğini söylüyorlarmış. Biz iç kısmı ancak kadınlar bölümünden görebildik. Avluda fotoğraf çekerken örtünün altından kollarım göründü diye kendisini caminin sahibi sanan biri tarafından efendime şikayet edildim, kulağımı çekmem öğütlendi. Belki de döv falan demiştir. Ne dediğini Ziyaya beni göstererek işaret edip kollarımı falan göstermesinden anladık. Sözünü dinlemedik diye kuran okurken bizi nasıl ve niye gözetlediğini anlamadığımız adam tekrar yanımıza geldi. Yani faydalı bir şey söylemek isteseydi anlatmayı beceremezdi ama bunu becerdi. Zaten caminin içini görmüş ve fotoğraflarımızı çekmiştik. Adam huzur verseydi biraz daha kalabilirdik ama ellerin memleketinde sorun yaşamayı göğüslemek istemedik. Ne lüzum var tatili mor gözle bitirmeye. 

Olay mahalli cami avlusu huzurlarınızda.
Zaytunanın minaresinin güzelliğine bakar mısınız. Kuşlar minare yüzeyindeki dekoratif çıkıntıları mesken tutmuş, oradan avluyu seyrediyorlar. Geldiğimiz ara sokaklardan dönerek Fransız kapısı önündeki meydanda gördüğümüz kafe benzeri çabuk yemek hazırlayan bir yerde atıştırmaya karar verdik. Şavurma en iyi seçenek gibi göründü. Şavurmayı hazırlama yöntemi şöyle: Şavurmalık ekmek ele alınır. Tezgah üzerinde avuçla üzerine bastırıp destek alınırken diğer eldeki bıçakla ekmek arası açılır. İçine koyulacak ton balığı ya da et avuçlanarak ekmek içine koyulur. İstenirse maşa yardımı ile alınan domates ve kaşıklanan sos ekmek arasına koyulur. Kızarmış patates ve zeytin taneleri itina ile avuçlanarak yemek tepsisine şavurmanın yanına yerleştirilir. El değmeyen yemek lezzetli olmaz. Afiyet olsun. Taş olsa afiyet olacaktı. Oldu.
2010'da başlayıp kuzey Afrikayı etkisi altına alan özgürlük rüzgarı Arap Baharı 18 Aralıkta Sidi Bu Zeyd'de, Tunus'ta başladı. Tunuslu adıyla Yasemin devrimi, ne yazık ki  Muhammed Buazizi adlı gencin hayatına mal olan eylemiyle başladı. Tunuslular Bin Ali döneminin büyük sıkıntılarını attıkları, artık polise güvenebildikleri için daha huzurlular.
 
Habib Burgiba meydanının sonundaki saat kulesi Zeynel Abidin Bin Ali'nin iktidarı şerefine  yapılmış. Meydanın adı ise ironik bir biçimde Yasemin devriminin sonucu Bin Alinin ülkeden kaçış günü; 14 Ocak meydanı. 
 Bu bina hem giderken hem dönerken dikkatimizi çekti. Sanki yanlışlıkla ters koyulmuş da unutulmuş bir lego gibi.
Tunusa girişte havaalanının her köşesinde gözümüzü oyan bu posterin aklına uyduk. Otuz dinar değerindeki pullarımızı aldık. Ülkeden çıkış yapan herkes için yazıyor. Hal böyle olunca aldandık. Yeşil pasaportluların pul almasına gerek yokmuş. İki kişiyiz. Böylece altmış dinarımız havaya gitti. 
 
 Pul da pula benzese. Beti benzi atmış bir şey.
Dönüş için havalandığımız sırada eşsiz manzarasıyla gözler önüne serilen Tunis'i makinemi çantamdan vaktinde çıkaramadığım için görüntüleyemedim..  
 Günü arkamızda bırakıp İstanbul ışıklarına merhaba dedik.
Ben Tunusta çok güzel vakit geçirdim. Çok önemli ve etkileyici yerler gördüm. Sponsorum sevgili eşim Ziyaya çok teşekkür ederim. Benimle oralarda gezip tozan, bana rehberlik ve yarenlik yapan sevgili Ödülü tanıdığım için şanslıyım.
Tunus el sanatları ve folklorü ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler için:
https://www.facebook.com/tunuselsanatlari?fref=ts

1 yorum:

  1. Ayşe, çok güzel bir gezi yaptık yine sayende. Hem de ilk kez Afrika ya ayak basmış olduk. Teşekküğrler.

    En kısa zamanda Avustralya yazıları bekliyoruz senden.

    Mualla

    YanıtlaSil