29 Temmuz 2013 Pazartesi


GÜRCİSTAN GEZİSİ 
Bölüm: 1
BATUM
Aylardır NMPAL gurubuyla planlanan gezimiz nihayet başlıyor. Ziya iş yoğunluğu nedeniyle katılmaktan vaz geçmişti. Biz kararlıyız. 
30 Haziran Sabiha Gökçen Havalimanı çıkışlı  Hopa bileti ile Batum uçağına bindik. Bakın burada biraz dikkat gerekiyor. Siz siz olun eğer Hopa'ya ya da Hopa üzeri Gürcistan'a gidecekseniz Batum uçağına nüfus cüzdanınızla binin. Aksi halde bir de Sarp sınır kapısından geçerken de olmak üzere iki kez yurt dışı çıkış harcı ödemeniz gerekir. Yani bir çıkış iki harç olur. Benden söylemesi. Bu şekilde uçmak ta bir macera. Batum havaalanına iniyor, HAVAŞ otobüsleri ile Sarp sınır kapısından pasaport kontrolüne girmeden ama otobüsten de inmeden Hopa terminaline gidiyorsunuz. Sizi tel örgülerin ardına alıp otobüsten öyle indiriyorlar. Pasaport kontrolü burada yapılıyor. Sonra oradan tekrar yurt dışı çıkışı yaparak Batum'a gidiyorsunuz.
Bizi tekrar Batum'a götürecek aracı beklerken Hopa'da yemek yemeye karar veriliyor. Çok lezzetli tencere yemekleri servis ettiler. Ne yazık ki restoranın adını almamışım. Bilen varsa yorum kısmına eklesin lütfen.
Hopa'dan Gürcistan'a gitmek üzere Sarp sınır kapısında ikinci kez çıkış harcı ödememek için yaptığımız çabalar sonuç vermedi. 
Sınırı geçiş işleminden sonra  oradaki döviz ofislerinde para bozdurma işleri yapıldı. Türk lirasının Gürcü para birimi Lari'den daha az değerli olması bir çoğumuzun canını sıktı.
Şehirdeki ofislerle buradakiler arasında kur farkı olur zannetmiştik ama yokmuş.
Sarp sınır kapısına kadar sahilden gittik. Yol boyunca kapılarının önüne tezgahlar kurmuş olan dükkanlar dikkat çekici olmasına rağmen kayda değer bir şeyler satmadıklarını söyleyeyim.
Sınırı geçtikten sonra bir süre daha sahilden yol aldık.  Plajda tek tük insanlar güneşlenip yüzüyor. Yüzmeyi Karadenizde öğrenmiş olmama rağmen orada yüzülmezmiş gibi bana garip geldi.  
Sahilden ayrılıp devam ettiğimizde üzerinden geçtiğimiz Türkiye'de doğup Batum'da Karadeniz'e dökülen Çoruh nehri üzerinden geçtik.

Apsaros kalesi de yol üzerindeydi ama sanırım bedeli fazla olduğu ve minik kalenin tamamı kapısından görüldüğü için gezilmedi. İsa'nın oniki havarisinden Matthias'ın mezarı buradaymış. Kale denince insanın aklına yükseklerde kurulmuş, yıkılmış viraneye dönmüş olsada haşmetinden bir şey kaybetmemiş tarih sahneleri gelir. Burada öyle bir hisse kapılmıyorsunuz. Sanki komşu köyün muhtarı herkes giremesin diye düzlüğe duvar çekmiş.
Nihayet Batum Prestij otele geldik. Otel web sitesinde tatlı görünüyor ama ben öneremiyeceğim. Asansörü de yok ama kahvaltıda sundukları haşlanmış patates çok lezzetliydi. Çocukluğumuzun patates lezzeti. Son derece yetersiz kahvaltı basık ve sıkışık bir salonda veriliyor.
Otelde bir kaç saat dinlenmenin ardından Batum turu başladı. 
Caddeler çoğu yerde oldukça genişse de her cadde için geçerli değil. Ajara özerk bölgesinin başkenti olan Batum küçük ama sevimli bir şehir. 
Rehberimizin anlatısıyla Gürcistan toprağı olan Ajara idari olarak Rusların elindeymiş. Anlayacağınız davul Gürcistan'da tokmak Rusya'da.

 Komünizm döneminin kutucuk kutucuk evlerden oluşan son derece bakımsız binalarına bakakaldım.

Rehberimiz Ela bu evlerin işçilere çalıştıkları süre boyunca ücretsiz verildiğini, İyi çalışanlara yılda on üç maaş verilip yazları aileleriyle tatile gönderildiklerini söyledi. Verilen  maaşın miktarı ya da tatilin kapsamı ile ilgili bilgi vermedi. Doğrusu biz de sormadık.  Aşağıda gördüğünüz binalar son bir kaç yılın Türk müteahhitler tarafından yapılan ürünleri. Komünizm dönemi evleri ile yan yana yapılmış olmaları zıtlık sergisi gibi duruyor. 
                             

Otele yürüyüş mesafesindeki park ve içindeki Nuri gölü huzur arıyorsanız ideal derim. 
Sokak köşelerinde küçük sayılabilecek marketler, aslında bakkallar var. Kimileri Romanya'daki ve bu fotoğraftaki gibi minicik ve satılabilecek çok az ürünü var kimileri bir parça daha büyük. 
Süpermarketlerde her türlü ürünü bulabilirsiniz.
Şehir içinde gezerken çok sayıda kumarhane gördük. Başımızı kapıdan uzatınca kocaman yazılarla Türkçe hoş geldiniz yazılarını gördük. Bunun yorumu size ait. 
Akşam için rehberimiz yemek rezervasyonu yaptırmış. Yerel lezzetlerden oluşan yemek tatmin ediciydi. Meşhur armutlu soda ve  erik soslarını orada tattık. Aynı mekanda mezuniyet yemeği yiyen Üniversite öğrencilerinin danslarını izlemek üzere bir masaya oturduğumuzda hemen koca tabaklarla  pasta getirip ikram ettiler. Misafirperverlikleri övgüye değerdi. Dönüşte tüm heybetiyle ışıklandırılmış olan alfabe anıtının önünden geçtik. Gürcüler dünyada yalnızca kendilerinin kullandığı, Kartuli- Kartuli ena- Kart adlı, sadece beş sesli diğerleri sessiz otuz sekiz harfli bir alfabeye sahip. Çok estetik görünen, büyük küçük harf ayrımı yapmadan yazılan harfler çok tatlılar. Görseniz ayyy canıııım der seversiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=rfTOTcTqf2I

Üstteki fotoğrafta az evvel çalışanlara verilen kutucuk evlerin şık ve pahalı modeli, arkasında ve arka sağında modern ve gelişen Batum'a işaret eden binalar, önde ise Gürcü tarihi ve sanatından bir örnek sayılabilecek bir heykel.
Batum tiyatro meydanında dinlenen gezi kolikler. Birazdan koşar adım devam edecekler.
Zavallı Aslan ve binicisi Nuri ve hayranları..
Yorgunluk atmak ve yemek yemek için mola.
Yukarıda Hinkal, aşağıdaki peynirli haçapuri. Çok lezzetli. Fasulyelisini de çok lezzetli bulduk.
Bu yiyeceklerin satıldığı bizim kır pidecilerine benzer büfeler her yerde. İllede restoranda yemek gerekmez.
Cevizli ezme sürülmüş kızartılmış patlıcan (ayyy yiyesim geldi.)
Kısaca yemekleri çok lezzetli. Hepsini buraya yazamam. Gidin ve yerinde tadın. Keşfedin vs.
Hediye etmek üzere bir kaç şişe aldığım Armutlu soda ile kırmızı ve yeşil erik sosları. Bu sodaların bir de Tarhun'lusu var. Herkes tarhunlu diyor ama nedense ben anason tadı aldım. Armutlusu güzel.
Batum Botanik Parkı
Buradaki son günümüzde otelden ayrılış ve şehirde dolaşma ardından Batum'un zaten her yerinin yeşillik olduğuna bakmadan yaptıkları 100 küsür hektarlık bir alana yayılmış botanik parkını ziyaret. Park demek aşağılamak olabilir. Hayatımda hiç cangıl görmedim ama sanırım bu parkın bazı yerleri cangıl yoğunluğunda otsu ve odunsu bitki barındırıyor. Çeşmelerinden dağ suyu içip temiz havasını soluduk. Tüm parkı bir günde gezmek zor olsa gerek. Dileyen ziyaretçiler için az sayıda da olsa park içi araç desteği sağlıyorlar. 
Buna bir şey yazmaya gerek yok derken yazmış oldum.

Botanik parkının çıkışındaki panolardan biri
Parkın seyir terasından Karadeniz. Aynı İnağzı(Bilmeyenler için: Zonguldak'ta bir mahalle)na benziyor. Deniz seviyesinde sayılabilecek bir yükseklikte denize paralel demir yolu ve ardından tünel..
Ters Bina
Dünyada pek az örneği olan ters yapılmış binayı, White Restoranı gördük. Dışı ters bir bina şeklinde. İçinde bildiğiniz restoran düzeni ancak tavanda ters duran masa ve sandalyeleri, yine ters olarak asılmış saksılı plastik çiçekler ve oturma gurubu içeride de aynı izlenimi edindirmek için oluşturulmuş hoşluklar.
Ters olmasına atfen binayı bir lazın yaptığı söyleniyormuş. Espri olsun diye elbette. Rehberimiz Ela söyledi. 
Binanın dışından bir köşe
Trenin hareket saatine kadar vakit geçirmek için parkın önündeki plaja gidip oyalandık. Mayomuz yanımızda olsaydı yüzerdik. Deniz çok güzeldi.
Batum sahilindeki bu park son derece dinlendirici ve keyifli. 

Park içinde çok sayıda kafe, restoran, alışveriş mekanları ve çocuklar için oyun alanları var. Akşamları suların dansıyla eşlik ettiği müzik ziyafeti cabası.
Sahilde bizim görmediğimiz, Batum tanıtım kitapçıklarında yer alan Ali ve Nino heykelinden bahsediliyor. Dönme dolabın bulunduğu kıyıdaymış. Sanatçı Kurban Said'in metalden yaptığı heykel Müslüman delikanlı Ali Han Şirvanşir ile Hristiyan sevgilisi Nino Kipiani'nin aşklarını anlatıyormuş. Heykelin kadın ve erkek figürleri aralarında belli bir mesafeyle yapılmış. Özgürlüğü ve sonsuz aşkın zaferini sembolize eden heykel her on dakikada bir sevgilileri buluşturan bir mekanizmaya sahipmiş.  
Batum-Tiflis yataklı treni ile seyahat ederken ya yanınıza kendi temiz çarşaflarınızı alın ya da verdikleri temiz görünüşlü- ama bence değil- çarşafları kullanın. Tercih sizin.
Sabaha Tifliste buluşmak üzere..
http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=gurcistanda-islamdan-hiristiyanliga-donus&haberid=6383
Müslüman Gürcülerin göç sebep ve süreci ile ilgili fikir sahibi olmak isterseniz Gürcü Köyleri(tarihi ve kültürü) adlı facebook sayfasında anlatılanları okumak için..
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=389022701185417&set=pb.302997556454599.-2207520000.1391243015.&type=3&theater

1 yorum:

  1. Ayşe, Güzel olmuş. Fakat elbette Gürcistan her gidişte daha da daha da gelişecek bir memleket. Güzel , sade, doğal ve tatlı bir Üülke. Güneşli günleri olsun. Fakirlik azalsın isterim. Yaşlı kadınların sağda solda azimle çalışmalarının yanı sıra çokca dilendikleride görüldü. Üzücü idi.







    YanıtlaSil