20 Nisan 2014 Pazar

METROPOLİTAN MÜZESİ

Metropolitan Museum of Art, New York programında baş köşeyi tutan görülmezse New York’a gidilmiş sayılamayacaklardan bir müze.
 Çok büyük. Öyle böyle değil. Azameti anlatabilmek için ana giriş ve 
ilk kata çıkış merdivenlerinin fotoğrafları yeterlidir.
 Dünyanın her köşesinden, her uygarlıktan eserler toplamışlar. Olmazsa ayıp olur diye bir Amerika bölümü var. Anadolu, Sasani, İran, Asya, Mezopotamya,Mısır, Afrika, Okyanusya, Yunan ve başka bir çok uygarlığın seçme örnekleri sergileniyor.
İran, muhtemelen Nişabur yapımı bu kase en çok dikkatimi çekenlerden biri. Üzerinde Arap harfleriyle "İşi başlamadan planlamak pişmalıktan korur" yazılıymış.
Üzerine Coca Cola logosu boyanmış, Çin ve batı ilişkilerindeki provokasyona dikkat çeken çalışma..
Ortaçağ sanatının, Avrupa heykel ve resim sanatının ve modern sanatın gözde eserleri burada görücüye çıkmış.
 Resimlerin sergilendikleri salonlarda şovalelerini kurmuş kopya resim yapan ressamlar müzenin sanırım en dikkat çekici etkinliğiydi. 
Salonlardan birine Koç ailesi sponsor olmuş. Salonun tepesinde KOÇ FAMILY GALLERIES yazıyor. 
 Halepten getirilen ve müzeye bağış yapılan kabul salonu, 
 halılar, kilimler, 
  Niye saymaya başladığımı hiç anlamadım. Sayamayacağım kadar çok obje, eşya, uygarlık kalıntıları salonları doldurmuş. 
  Londra British ve Berlin Yeni müzede gördüğüm çok sayıda ve haşmetli eserlerin benzerlerini burada da görüyoruz.
Yerlerinden söküp taşımışlar. Başka kim bilir nerelerde neler var.  
Çala çala bitirememişler. Olanakları olsa piramitleri de sökeceklermiş. Müzede görülecek o kadar çok salon ve eser var ki hepsini hakkıyla görebilmek için bir tam gün yetmeyebilir. Girişte birkaç değişik temayla hazırlanmış müze planlarından edindik. Karışık gibi görünse de en çok aile için hazırlanmış olanını kullandık. 
İçinde her salonda nelerin sergilendiği figürlerle anlatılmış. Önceden hangi tür eserleri görmek istediğimizi işaretleyip gireceğimiz salonları ona göre belirledik. Belirledik te ne oldu. Ziya her salona girmek istedi. Feci yorulduk. Sırt çantamı vestiyere bırakmamıştım. En baştan “sıra var amaaaan ne beklicem” dediğim için pişman oldum. Gerçekten ağır gelmeye başlayınca, geri dönüp bıraktım. Müzenin en alt katında acıkanlar için oldukça büyük ve kalabalık bir restoran var. Anmalıklar için müze dükkanına girdik. Çeşit bolluğu ve pahalılıktan gözümüz korktu, hiçbir şey almadık. Buradan alışveriş yapmadığına pişman olanlar için Rockefeller merkezinde bir şube var. 
Merakınızı gidereyim. Oradan da bir şey almadık. Aynı yerde MOMA’nın dükkanının da şubesi var.
Müzeye gidiş çok kolay. Central park kenarından Harlem yönüne doğru beşinci cadde boyunca ya da park içinden yürümenin keyfine vararak müzenin ana giriş kapısına ulaşmak Times meydanından yirmi dakika kadar. 
Parka bitişik ve kocaman olduğu için  müzeyi kaçırma derdiniz yok. 
Zaten müze merdivenleri yorgun ziyaretçilerle, önü seyyar yiyecekcilerle etkin bir şekilde kullanıldığı için ızgara kokuları sizi orada duraklatacak. Dalgın yürüseniz bile müzeye geldiğinizde uyanırsınız.
Gezimiz boyunca kullandığımız, kendini amorti edemeyen New York pass kullanarak girdik. 
Giriş bedeli 17 dolardı sanırım. (Bizim gibi NY PASS alma gafletinde bulunup kazık yemeyin.) Müze hergün sabah saat 10.00 da açılıyor, Cuma-Cumartesi akşam saat 21:00, diğer günler saat 17:30’a kadar ve haftanın yedi günü açık. Şükran günü, 25 Aralık,1 Ocak ve Mayısın ilk pazartesi günü kapalı.
İyi gezmeler.

2 yorum:

  1. Metropolitan müze hiç aklıma gelmedi benim. Dolayısıyla sayende gezmiş oldum. Hem de yorulmadan. Amerika nın geçmişi kaç yüzyıl ama yine de gez gez bitmiyor.

    Mualla

    YanıtlaSil
  2. Gezdim gördüm daha da görmek isterim Ayşecim.Teşekkürler

    YanıtlaSil