14 Temmuz 2013 Pazar

ALMANYA gezimiz
Bölüm:1
DRESDEN
21Mayıs’ta Atatürk havaalanı çıkışı ve Lufthansa ile Dresden’e  yollandık. Almanya’ya 25 yıl önce gitmiş, adını şu an anımsamadığım Lüksemburg yakınlarındaki  bir kasabada bir gece geçirmiştim. Bu nedenle Almanya bana çok yabancı ve bilmediğim bir yerdi. Heyecanımın diğer bir sebebi de dört ay aradan sonra Yeşne ile de orada görüşecek olmamdı. Çok özlemiş ve şafak saymaya başlamıştım. Artık sona yaklaşıyorduk.  Seyahat koliği olduğumu söylememe gerek yok(derken söylemiş bulundum) beni tanıyanlar bilir zaten.
Münih Havaalanı
Uçuşumuzun ekonomik olabilmesi bakımından Münihten aktarmalı gitmeyi planladık. Dönüş Frankfurt'tan olacaktı. Münih havaalanı büyükçe hatta Frankfurt'tan sonraki en büyük havaalanı deniyor. Doğru olabilir çünkü bizi pistte yanaşacağımız körük meşgul açılmasını bekliyoruz diyerek beklettikleri on belki on beş  dakika boyunca  ardı ardına E5 trafiği gibi uçak inişlerine şahit oldum. Bu arada niye bekletildiğimizi anladık. Uçak Türkiye'den geldiği için miydi yoksa zaman zaman yaptıkları bir uygulama mıydı bilemedik. Belki de bir ihbar vardı. Körüğün ucunda bekleyen çok sayıda polisle karşılandık. Tüm ciddiyetleriyle pasaport fotoğraflarıyla eşleşme kontrolü yapıp sonrasında pasaport polisine yönlendirdiler.
 Ziya ve ben iç hatlar uçuşuyla devam etmek üzere Münihten Almanya’ya giriş yaptık. Sanırsın her dakika başı vızır vızır uçak inen havaalanı orası değil. Ortam sakin, oldukça huzurlu ve kalabalıktan eser yok. Dışarıda bağıran, yolcu kapmak için çirkefleşen taksi şoförü ya da heyula gibi cüssesiyle havaş benzeri otobüsler de yok. Yolcu indirip bindiren özel araç kalabalığı da yok. Cehaletim hoş görülürse eğer, hala şaşırıyorum böyle durumlara. Dışarıda biraz dolaşıp temiz hava aldık. Havaalanı bir yolcunun hemen hemen tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmiş. Adım başı bedelsiz çay-kahve ve gazete-dergi  istasyonları, duman odaları, ücretsiz internet erişimi de sağlayabileceğiniz bilgisayarlar .
....Ve hatta yorgunlar için tertemiz çarşaflı uyku odaları. Ben uyurum böyle havaalanında. Yani belki başka bir zaman.
 Artık yeniden uçuş vakti. Hooop Dresden!!
Dresden
Nihayet Dresden’e gelebildim. Laz fıkrası gibi oldu. Hakim Temel’e  anlat oğlum en başından demiş o da anasıyla babasının evliliğinden başlamış anlatmaya. Zaman aşımı meselesinden yırtacak.
Dresden 2004'te Dünya Miras listesine alınmış. Şehrin kalbine yapılan dört şeritli köprü 2009'da listeden çıkarılmasına sebep olmuş. Ummandan sonra listeden çıkarılan ikinci miras olması ne üzücü.
Tramvayla şehir merkezine geldik. Aman  yarabbim bu ne hoşluk. Otelimiz Frauenkirche apart otel de bu hoşluğun tam ortasında. Kahvaltı servisi otele yüz metre mesafede farklı bir mekanda yapılıyordu. Kısacık sabah yürüyüşünün ardından gelen enfes kahvaltımız otelden memnuniyetimizi attırdı. Değmeyin keyfimize. 
Saksonya eyaletinin başkenti Dresden çok güzel bir şehir. Hatta öylesine güzel ki Elbe'nin Floransası diye bir de lakabı varmış.
 2. Dünya savaşı sırasında hiç bir şekilde zarar görmeyen şehir savaş sonunda Hitler Almanyasını teslime zorlamak için Amerikalı ve İngilizler tarafından bombalanmış. Tonlarca bomba atılmış. Deniyor ki Nagazaki ve Hiroşimda ölenlerden daha fazla insan ölmüş. Gerçek değil tabiki. Yirmibin civarında insan öldürüldüğü resmi rakamlarla açıklanmış. Taş üstünde taş kalmamış, şehir çok hasar görmüş. Bombalanmanın etkisiyle günlerce yanmış. Bir seferberlikle  şehri aslına uygun olabilecek şekilde yeniden inşa etmişler.  
Bombalanmayı unutmamak için simgesel olarak bombalanmış dünyayı Elbe sahiline bakan terasa yerleştirmişler. Bombalanmadan pek bahsetmedikleri ve buna gerekçe olarak Almanya'nın yaptığı  Yahudi katliamı nedeniyle duydukları utanç dillendiriliyor.
Şehir içi gezinti otobüsleriyle tüm şehri dağ-taş gezdim. Mahalleler çok güzel ve huzurlu. 
Frauenkirche Kilisesi
Eski şehir meydanındaki Frauenkirche (Meryem Ana)kilisesi 18. yüzyılda yapılmış. Başlangıçta katolik kilisesi olarak yapılmış daha sonra ise protestan kilisesine dönüşmüş. 2. dünya savaşı sonunda bombalanıp büyük hasar gören kilise iki Almanyanın birleşiminden sonra yeniden yapılmış. Yapımında bombalama sırasında hasar görmeyen taşları ve sütunları kullanılmış. Eski taşlar alıcı gözle baktığınızda anlaşılıyor. Kilisenin bombalanmadan arta kalan bir parçası meydanın tam ortasında bırakılmış. 
Kilisenin orijinal parçası

 Bu da kilisenin içinden bir kesit. 
Bana sorarsanız oldukça arabesk bir iç mekana kavuşmuş. Eski halini ya da mimari değerini bilemiyorum. Mazur görün.
Bu arada 22 Mayıs oldu ve ben havaalanına Yeşne’yi karşılamaya gittim.
 Kızımı çokkkkk özledim.
Bu da Frauenkirche kilisesi ve önündeki ünlü teoloji düşünürü Martin Luther'in heykeli. Martin Luther Katolik kilisesinde reform yapmak isterken kilisenin katolik ve protestan diye ikiye ayrılmasına yol açan süreci başlatmıştır.
Meydanda bulunan güzel kafe'nin mönüsü ve çalışanları

Elbe üzerinde-olmasa da olur-tekne turu ve akşam yemeği.
 Elbe nehrinin kıyısında, şimdilerde restoran olan şatoları, doğal güzelliği, dağ başına bile yapılmış tramvay yolları ve elbette ulaşımı ile huzurlu,  mutlu ve bir o kadar da hüzünlü bir şehir Dresden.
Nehrin iki yakasını birleştiren köprülerden biri olan Mavi köprü ismini renginden almış.
Yorumsuz
 

Dresden'in sevimli Doğu Alman trafik sembolleri: Ampelmann
Az kalsın unutuyordum Wolkswagen’in ünlü şeffaf ve silindirik fabrikası burada ve şehir merkezine on dakikalık yürüme mesafesinde. 
Ziyaretçi kabul ediyorlar. Gidip görün, fotoğraf çekin, ikram ettikleri çikolatanızı da yiyin derim. Dilerseniz kafesinde bir kahve içebilirsiniz.











Facebookta yayınlanan fotoğraflarını görüp çok merak etmiştim. Çok şükür dünya gözüyle gördüm. Ölsem de gam yemem demiyorum size ne. Aaa ayıp oluyor ama benim yapacak çok işim gezip görecek çok yerim var daha.
Yeşne'de Dresden’i çok beğendi ve sevdi. Memleketinden iz bulunca kaçırmadı.

Şehrin eski köprülerinden Augustus köprüsünden eski şehir ve kızım. 1907'de yapılan köprünün ilk yağılışı 1070 yılı. Eski ve yeni şehirleri birbirine bağlayan köprü 400 metre. Kemerli ayakları ve üzerine serpiştirilen seyir terasları romantik bir atmosfer oluşturuyor. Özellikle akşam ışıklarıyla rüya gibi görünüyor. Gerçi akşam Dresdenin her yeri bir rüya.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Dresden_photochrom2.jpg
Hava soğuk ama gökyüzü hep böyle parlaktı.
Brühl terasının altında, nehir kenarındaki yeraltı sığınağı -aslında yeraltında bir kale-benim emekli öğretmen kartımı kabul edip indirimli bilet verdi. Öğretmen olduğum için ekstra ilgi gördüm. Çok sevindim.
 Eski şehrin bir diğer meydanında, kraliyet sarayının önündeyim.
Semperoper: Almanyanın en önem verilen, en bilinen opera binası. 1841'de ilk açılışı yapılmış. O günden bu güne hem konserlere ev sahipliği yapıyor hem de yangın ve yıkımlarla uğraşıp küllerinden yeniden doğuyor. Tepesinde konuşlanmış mahşerin dört atlısı ve Dionisos meydanın ötesinden Elbenin diğer yakasına gözünü dikmiş bakıyor. Antik çağların olimpiyat günleri aklına gelmiş olmalı.
Anne-kız pozu
Zwinger Sarayı 
Zwinger Sarayı oldukça önemli eserlere ev sahipliği yapan bir müze kompleksi. İçinde üç adet müze ve müze gibi gezebileceğiniz muhteşem bir bahçesi var. 
 Bahçenin her bir yanında havuzlar, çiçekli alanlar, heykeller müze atmosferini her an yaşatıyor.

Gemaldegaleri Altemeister
Sarayın içindeki müzelerden biri Alte meister. Çok katlı, çık çık bitmiyor resimlere bak bak bitmiyor. Bir ara yorgunluktan oturduğum kanepelerin birinde gözümün kapandığını itiraf edeyim. Rafael’in Madonna Sistina tablosu bu müzede sergileniyor. 
Müze biletinin ön yüzü. Müzeye giriş bedeli 7.50 Euro.
Madonna Sistina tablosunun bir köşesinden bakan minik tombul çocuk meleklerin kartpostalları ve magnetleri yapılmış. Müzenin dükkanından çok güzel kitapları çok ucuza aldık. Taşıyabilsek daha da alırdık.
Matematik/porselen müzeleri
 Aynı sarayın bir bölümünde görülmesinde yarar olan matematik müzesi var. İlgi çekici yeryüzü ve yıldız haritaları, teleskoplar, usturlaplar, çeşitli büyüklüklerde ve mekanizmalarla çalışan saatler var. Büyük bir müze değil ama sergilenenler değerli. 
Matematik müzesini gezdiğimizin kanıtı kokartlar yakamızda
Meissen porseleni ile meşhur Dresdenin porselen müzesinde çok güzel vazolar, biblolar var, var ve var. Çok sevmeme rağmen müzede görmek istemediğim porselenlerin yanından yıldırım hızıyla geçtim.
Sunumunu bitirip Zwinger Sarayında bize katılan Ziya, önerimiz üzerine matematik müzesinde hızlı bir gezi yaptı ama diğer müzelere ve şehrin kimi noktalarına zaman ayıramadığı için bir çok şeyi kaçırdı. 
Baba-kız sevgisi
Kral Duvarı
İlk olarak 1872-1876 yılları arasında yapılmış. Saksonya'da hüküm süren Wettins  ailesinin tarihini anlatan 101 metre uzunluğundaki mural. Zaman içerisinde resimlerin boyası zarar görüp bozulmaya başlamış. Koruma amacıyla 1904 yılında yirmidörtbin Meissen porselen karosuna aktarılan mural, sadece kraliyet ailesi değil aynı zamanda bilim adamları, sanatçı, zanaatkar ve çiftçi resimlerinin de günümüze ulaşmasını sağlamış.

Berline gideceğimiz için rahat etmek amacıyla araç kiraladık. Bize büyük konfor sağladı. Ayrılmadan önce Dresdenin içlerine, nehir kenarındaki mahallelere gittik. Bir de Şato ziyaret ettik. 
Çevredeki şatoların birinde Türk filmi çevirdik.
 Şatonun bahçesi

Gördüğüm en başarılı performans sanatçısına Dresden sokaklarında rastladım. Diğer tüm Avrupa şehirlerinde olduğu gibi burada da çokça park var. Ama öyle iki bank, bir kaydırak, üç-beş çiçek değil. Zaten ormanın içindeyiz bize ne gerek dememiş ormanlardan oluşan parklarla bezemişler her yeri.
Araç kiralar(Avrupa’nın bir çok yerinde olduğu gibi burada da araç kiralamak görece pahalı olsa da büyük konfor.) şehrin mahallelerini ve yakın çevresini dolaşırsanız çok daha fazla fikir sahibi olursunuz.

Yarın Berlin

8 yorum:

  1. Sevgili Havaneli,
    Gezmiş kadar oldum, çok keyifle okudum.
    Yalnız bağzı hususlar benim mideme oturdu. Şöyleki;
    1-Yeşne kızımız Sıtrazburg'lu mu. ("Memleketinden iz görünce" falan filan..Ayıb oluyo ama apla)
    2-Eşinizi neden yataktan attınız. Yazık...
    3-Küçücük çocuğunuzla, Brejnev'in öpüştüğü fotonun önünde foto çektirmeye utanmadınız mı.
    4-O kadar gezmeye giderken, sizin tarafınızdan yıllarca sırtında gezdirilmiş ve bu duruma çok fena alışmış en küçük kardeşinizi (Kendisini tanırım, arkanızdan çok ağladı) neden bıraktınız ve travma yaşattınız. Bunun hesabını kim verecek. Bi daha görmiim...

    Çalışmalarınızda başarılar dilerim.



    YanıtlaSil
  2. Şaka şuka, çok şahane bir gezi günlüğü olmuş, hem bilgilendim hem de eğlenerek ve zevkle okudum. Kullandığın sade dil ve zengin fotolar akılda kalıcı olmuş. Oraları gezmiş oldum sayende Tövbe gitmem artık:)))

    YanıtlaSil
  3. Git giiiit belki en başka şeyler göreceksin. Bize anlatırsın.

    YanıtlaSil
  4. Orhan Pamuk okusun da yazi nasil yazilir anlasin. Aldiğim kitabi elimde patliyor. Yarisina kadar gelebilirsem afferin sana Yekta diyorum. Bazen küçük sehirde oturmak dezavantaj oluyor. Yazim kursu'na gitmelisin Ayse.. Mutlaka..

    Yillar once Sedat Simavi (yanlis hatirlamiyorsam) hikaye odülünü alan bir sekreter hatirliyorum. İlk kitabiyla odulu kazanmisti. Oldukca ses getirmisti medyada.

    Seni okurken aklima o yazar geldi. Ismini hatirlamiyorum. Sen de yapabilirsin diye dusundum.

    Başarilar.

    YanıtlaSil
  5. Yukaridaki adsiz yorumcu benim.

    Yekta

    YanıtlaSil
  6. Orhan Pamuk okusun da yazi nasil yazilir anlasin. Aldiğim kitabi elimde patliyor. Yarisina kadar gelebilirsem afferin sana Yekta diyorum. Bazen küçük sehirde oturmak dezavantaj oluyor. Yazim kursu'na gitmelisin Ayse.. Mutlaka..

    Yillar once Sedat Simavi (yanlis hatirlamiyorsam) hikaye odülünü alan bir sekreter hatirliyorum. İlk kitabiyla odulu kazanmisti. Oldukca ses getirmisti medyada.

    Seni okurken aklima o yazar geldi. Ismini hatirlamiyorum. Sen de yapabilirsin diye dusundum.

    Başarilar.

    YanıtlaSil
  7. Yani Yektaaaa. İltifatın ve bende görmek istediğin şey için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil