15 Temmuz 2013 Pazartesi

ALMANYA gezimiz
Bölüm:2
BERLİN Berliiinn,
Dresdende yaptığımız  kahvaltının ardından yola düştük. Hava nasılda yağmurlu ve soğuk. Berlin’e kadar yağmurun kesileceğini umarak yola çıktık. Tabi bu arada trafik cezamızda bizle buluşmak üzere Türkiye’ye doğru yollanmış. Haberimiz yok. Tomtomumuz bize yol gösteriyor. Aksi halde oldukça sıkıntı çekerdik. 
Yağmur yağmur yağmur altında otelimize ulaştık. Hiç böylesine garip bir otelde kalmamıştım. Apartmanın beşinci ve altıncı katlarında, epeyce de odası var. Resepsiyonu da beşinci katta. Kahvaltısı güzeldi. Oda temiz ve rahattı. Adı da kendiyle uyumlu: UPPER ROOM HOTEL. Fiyatlar uygun denebilir.
Berlin tarih boyunca hep başkent olmuş. Alman imparatorları taç giyme törenlerini burada yapmış. Spree nehrinin iki parçaya ayırdığı şehir yakın tarihindeki trajik geçmişiyle yıllarca dünyanın gözünü üzerine diktiği bir yer oldu.
Berlin Duvarı
İlk olarak Berlin duvarı görülecek. 1961 yılında yapılıp 1989'da yıkılan açıkhava cezaevinin artık işlevinin yitirdiğini ve Almanların tüm hatalarıyla yüzleştiklerini  bilmek sevindiriyor. Checkpoint Charlie duvarın en ünlü ve sadece diplomatik pasaportluların kullanabildiği geçiş noktası. Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, Fransa ve İngiltere, Almanyayı paylaştığı gibi Berlin'i de paylaşmışlar.
Batı Berlin'e kaçışları önlemek için Sovyet yetkililer bir gecede koca duvarla Batı Berlin'i çevrelemiş ve hapsetmişler. Mecaz değil. Sabah kalkınca herkese sürpriz olacak tel örgüler çekmiş, bir kısmına duvar örmüş sonra da başladıkları işi tamamlamışlar. Checkpoint Charlie Amerika ve Sovyetlerin sınır komşusu olarak kullandıkları kapı. Halk hangi kapıyı kullanıyor diye sormayın öyle bir şey yok. Bu kapıda-geçiş noktasında birkaç müze var. Ufak müzeler ve anı panoları oluşturulmuş duvarlar. 
Duvara ait olduğunu söyledikleri taş parçalarını da anı olarak satıyorlar. Satıcı kız bunlar ne kadar gerçek soruma şişşşşş diyerek yanıt verdi.
    
Checkpoint Charlie: Üstte Amerikalı altta Rus asker fotoğrafları kendi bölgelerini temsil ediyorlar.
Checkpoint Charlie adını Latin alfabesinin üçüncü harfine
istinaden almış. Öyle diyorlar
Üstteki fotoğraf geçiş noktasının şu an ki halini alttaki ise Amerikalıların bölümüne girildiğini belirten tabela.
Kontrol kulübesinin aslı müzede, bizim gördüğümüz kopyasıymış.
Duvardan alınan parçalara çeşitli ülkelerin diktatörleri resmedilmiş.
Doğu Yakası Galerisi
Berlin Duvarının ayakta bırakılan 1300 metrelik kısmı dünyanın en uzun açık hava galerisi. En uzun süreli açık kalan sergi unvanını elinde tutan duvarda dünya siyasi tarihi mural resimlerle canlandırılmış. Çeşitli uluslardan 100'den fazla sanatçı duvarı resimlemiş.
Gülümseyerek poz vermemiz ne kadar da ironik.


Brejnev ve Doğu Alman lideri Honecker'in meşhur öpüşmeleri duvarda yerini almış.
Galeride bırakılan geçitle Spree nehri kıyısına geçerek daralan ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.
Doğu-batı ayrımına ilişkin işaretler göremedim. Ampelmann dışında gözüme çarpan bir şey olmadı. Geçen yirmi yılı aşkın sürede fark kapatılmış olmalı. Aşırı yağış fazla incelemeye olanak tanımadığından anlamamış olabilirim.
Müzeler Adası
Bu arada madem yağmurlu hava bizi esir almış diğer müze gezilerimizi de önceden yapalım. Kim bilir belki bu arada yağmur diner. Berlin'de büyük müzeler bir arada ve bir adacıkta kurulmuş. Müzeler adası 1999'da Unesco Dünya Tarih mirasına alınmış.
 Spree nehrinin kolları adanın etrafını sarmış.
Yağmur altında müze kuyruğunda yılmadan bekleyenler.. 
Türkiye, Mısır ve Mezopotamya'dan neler götürdüklerini görelim.
Müze kartı edinerek zaman ve paradan ekonomi yapıyoruz. Öğrenci için müze kart fiyatı 12 Euro. Öğrenci değilseniz aynı kart için 24 Euroyu gözden çıkarın.
Bergama Müzesi
Önce Bergama Müzesini geziyoruz. Müzedeki en değerli ve büyük eser Bergama sunağı olunca yıllar içinde müzenin adı Bergama Müzesi olmuş. Müze girişinde ücretsiz edineceğiniz elektronik rehberin dillerinden biri Türkçe.
Şimdi müzenin içinden bir kaç fotoğraf görelim.

Bergama Sunağı




 Milet'in market kapısı
İştar Kapısı


Mısır Müzesi
Gerçekte adı Yeni Müze. Sergilenen eserler Mısır uygarlığına ait olunca Mısır Müzesi olarak anılıyor.
Görücüye çıkan en değerli eser NEFERTİTİ büstü. Yasak olduğu için büstün fotoğrafını çekemedik. Magnet'i ile yetindik. E tabii ki gözümüzle görmek de büyük bir keyif.
British Museum buradaki eserlere rahmet okutur ama burada da hatırı sayılır Mısır eseri var.

 Bu arada biz neden Mısır'a Mısır diyoruz. Türkiye'ye Turkey diyenlere kızarken. Tuhaffff!
Ulusal galeride son derece değerli tablolar sergileniyormuş. Biz gezemedik.
Berlin Katedrali
Müzeler adasına yaklaşık beş dakikalık mesafedeki katedrale gittiğimizde illede para diye tutturdular. Yorgunduk, cimrilik yapıp girmedik. Böylece Almanya'nın en büyük orgunu görme fırsatını kaçırdık. Bir de Alman imparatorluk ailesinin mezarları varmış. Mezar görmeye meraklı değilim. Üzülmedim.
Doğu Alman hakimiyetinde olduğu uzun yıllar boyunca kapalı kalan kilise yapılan restorasyondan sonra tekrar açılmış.
Kreuzberg
Küçük İstanbul, küçük Türkiye denmesine hiç şaşırmadık. Kendimizi yabancı hissetmedik. Dükkan tabelaları Türkçe. Kebapçılar sıra sıra. Kreuzberg nüfusunun yaklaşık dörtte biri Türkmüş. Burası görülebilecek diğer tarihi yerlere yürüyüş mesafesinde sayılır. Hava güzel olsa yürünür.
Yahudi Müzesi
Buradan Yahudi müzesine geçiyoruz. Müze girişi tarihi bir binadan yapılıyor. Ara bağlantılarla bir yarışma sonucu seçilmiş projesiyle dikkate değer müzeye geçiliyor. Bina mimarlık ödülü almış. Daniel Libeskind tarafından zig zag  formunda bence kırık metre şeklinde ve zemini çeşitli yönlerde eğimli yapılmış. Zeminin eğimli yapılışının Yahudilerin ayağının altından dünyanın kaydığını, binanın kırık metre formunda oluşunun ise yaşamlarındaki keskin kırılgan dönemleri sembolize ettiğini düşünüyorum. Herhangi bir rehberlik hizmeti almadığımız için eldeki müze broşürleri, gözlem ve yorumlarımıza güvenmeye çalışıyoruz. Binanın yapılışında üç ana tema kullanılmış. İlki Sürgün ve Göç.
Geçidin sonunda Yahudilerin sürgüne gittikleri ülkelerin işaret edildiği, sürgün sırasında yaşananların anlatıldığı koridorlar yumağı var.
Soykırım diğer tema. Holokost kulesi soykırımın soğuk, yalın, umutsuz çığırtkanlığını yapıyor.

Sadece yukarıda bıçak kesiği gibi duran beyazlıktan   gün ışığı alabiliyor. Bu kadar aydınlık görünmesinin sebebi Ziya'nın flaşındaki güç.
Libeskind binada çeşitli boşluklar kullanarak umutsuzluk duygusunu hissettirmeye çalışmış.
Boşluklardan birinde Dökülen Yapraklar adlı enstalasyon yerde atılı duran 10000 metal yüzden oluşmuş.
Bu sergiye ilişkin fırınlarda yakılanların acılı yüzleri diye bir söylem var. Son derece mantıklı olmasına rağmen bu bölümün başındaki panoda; Yahudilerin Alman toplumundan yok edilmesiyle hayatın renkleri kaybolmuştur. ifadesi yazılıydı.
Göçü simgeleyen 49 beton kulecik. Her birinin üzerinde birer ağaç var.
Bitmeyecekmiş gibi görünen, çok sayıda basamaklı süreklilik temalı merdivenle üst kata çıktık. Yahudilerin sanat, edebiyat ve bilime katkıları burada tanıtılıyor. İbranice Shum sözcüğü sarımsak demekmiş. Yahudilerin yüzyıllardır Almanya'da yaşadıkları üç yerin adlarının fonetik birleşimi Shum olduğu için kendilerine üç diş sarımsağı sembol seçmişler.
 Holokost Anıtı
Almanların gerçeklerle yüzleşmeleri hayran olasıdır. Brandenburg kapısına bir kaç dakikalık mesafedeki Holokost anıtı fotoğrafta da göreceğiniz gibi soğuk, beton megalit yığını. Görünümleri lahiti çağrıştırıyor.  
Megalitlerin arasındaki patikalar inişli çıkışlı düzenlenmiş. Hep umutsuzluğu anlatma çabaları.
Dokümantasyon Merkezi
Holokost anıtından yürüme mesafesindeki Niederkirchner caddesinde bulunan Gestapo yönetim merkezine gittik.
Gestaponun yönetim merkezi yıkılmış, yerine yapılan yeni bina Nazi Savaş Suçları dokümantasyon merkezine dönüştürülmüş. Nazilerin kurbanlarına ait dokümanlar ile donatılmış. Talihsiz döneme ait pek çok bilgiyi buradan edinebilirsiniz. Fotoğraflar, mektuplar, kimlikler, gazete haberleri, sürgün belgeleri aklınıza gelebilecek her türlü belge.
Merkezin bahçesi açık hava müzesi. Burada ilk olarak üzerinde Diktatörlüğe giden yol yazılı panoyu görüyoruz.
Buradaki sunumlar dokümantasyon merkezini destekler nitelikte. 
 Serginin sonuna geldiğimizde yerdeki kirişleri görüyoruz. Merkezin temellerinden kalan parçalar gençlere ders olması bakımından bırakılmış.
 İliştirilen not kamplara gidenlerin buradan geçtiğini yazıyor.
Zulme uğrayanlar sadece Yahudiler değil. Çoğunluk oluşturdukları ve güçlü lobileri olduğu için onların adı söylenir ama Çingeneler, her ırktan yaşlı ve engelliler ile çocuklar bu fırtınadan nasiplerini almışlar.
Alman Teknik Müzesi
Almanların teknolojiye kattıkları herkesçe bilinir. Alman Teknik müzesi bunu doğrular nitelikte. Sinema dahil bir çok alanın temsil edildiği müzede hava, deniz ve demir yolu ulaşımı en zengin koleksiyona sahip. Özellikle demir yolu ulaşımı müthiş bir koleksiyon. Sanırsın vestern filminden çıkmış vagon ve lokomotifler bile vardı. Avrupalılar müzeciliğe bizlerden çok uzun yıllar önce başladıkları için sunum örnekleri çok. 
Şimdi ben de size müzeden iki örnek sunayım.
 Bu toplama kamplarına götürülen insanları 
          taşıdıkları vagonlardan biri. 
Bu da onları toplama kamplarına gönderen
 adamın kullandığı trenin lokomotifi
Açlıktan gözüm dönmüş. 
Nordsee can kurtardı.
Cumartesi günü alışverişe ayıracak vaktimiz olmayınca pazar günü Berlin'in çeşitli yerlerinde bulunan bit pazarlarından birine gittik. İyiki gitmişiz. Her çeşit eşya ve aksesuar satılıyor. Tezgahta satılan meşhur kızarmış sosis körivörst alıp yiyoruz. Lezzetli ama ben sosis salam türü yiyeceklerle ilgilenmediğim için sadece tatmakla yetindim. Hava güzel olup açık havada kahve-çay içebileceğimiz bir yerde oturabilseydik lisedeyken çok yediğimiz Berliner(Alman Pastası) yiyip nostalji yapmak isterdim.
Berlin yemyeşil bir şehir. Koca koca ağaçlar yolları kuşatmış. İnsan kendini orman yolunda sanabilir.Tramvay hattının içinde kalan dairesel alan çevre koruma bölgesi olarak belirlenmiş. Çevre koruma belgesi olmayan araçları cezaları hazır bekliyor.
Berlin günleri sona erdi. Şimdi koşar adım Frankfurt'a gitmeliyiz. Almanyanın en büyük havaalanıymış. Sınıfta kaldı. Belki de yetişme telaşından yeterince görememişimdir.
Romanya ve Gürcistan'da buluşmak üzere. Sonrasında size Suriye seyahatimi anlatıcam.
Beni takip edin diye gelecek programları yazıyorum.
 Takip edin yoksa kızarım.
Berlin duvarının yıkılışının 25. yılında yapılan etkinliklerden biri.
http://www.nolm.us/berlin-duvarinin-yikilisi-25-yilinda-cok-cok-etkileyici-bir-olayla-aniliyor/

https://www.youtube.com/watch?v=m4xtWPX0-6o

3 yorum:

  1. Diktatör panolarına bakınca dikkatimi çeken bir şey oldu. Hepsi Müslüman .. Ahmedinejat, Esad; omar, idris..

    İlginç diyeceğim ama .... diyemiyorum.. Şaşırmadım hatta.

    Bir de sorum var. Bergama sunagının merdivenleri de mi orijinal?

    Mualla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merdivenler orjinal değil sanırım. Pek anımsayamadım ama orjinel olsalardı sere erpe oturamazdık. İzin vermezlerdi.

      Sil
  2. Değil değil Orjinal değiller.

    YanıtlaSil